-Geride kalanlara mı yas tutup ağlayalım,
yoksa gelecek anlara mı gebe kalalım?- Sabahların güneşi daha bir aydınlık veriyor dünyama.
Uzun bir geceden sonra doğan bu aydınlık gelecek günün de habercisi oluyor aslında.
Bir yandan iyi ve kötüyü ayırt edemeyen bir mizaç sergilerken; bir yandan da, umut tohumlarını ekiyor günün ilk saatlerine. Anlamsız gibi geliyor bu cümleler.
Hiçbir hükmü yokmuş sayıyor insanlar.
Ama güneş de insanlar gibi gerçek yüzünü göstermiyor ilk anlarda.
Hep böyle sessiz ve masum görünüyor çehreleri.
Anlamak güçleşiyor, kabullenmek ise çok kolay oluyor ilk saatler de. Sonra düşünmeye başlıyor insan.
Geride kalanlara mı yas tutup ağlayalım, yoksa gelecek anlara mı gebe kalalım.
Ya bir şeyleri düşünmekle, ya da bir şeylere takılı kalmakla geçiyor günün bütün saatleri.
Ve güneş ilk anlarında ki kadar masum kalmıyor artık. Ya tam sıcak olup, kavuruyor bütün yürekleri.
Ya da bütün soğukluğuyla ağlıyor kötü günlerin üzerine.
Ve birbirine eş doğup, örtüyor bütün karanlıkların üstünü.