Çünkü; aldığın değil, verdiğin senin.

Yaz dostum

Kimse göçmez bu dünyadan mal ile…

Şiyar’lara teşekkür edin, onlara muhtaçsınız!

Uzun zamandır yaşadığımız fazlasıyla şükrü ve düşünmeyi sorgulamamız gereken ibretlik olaylar yaşıyoruz. Başımızın üstünde kara bulutlar dolanıyor gibi görünse de musibetler dünyaya neden geldiğimiz ve neden var olduğumuz ve nereye gideceğimiz ile ilgili en önemli mesajları bizlere hatırlatmaktadır.  

Görebilen var mı?

İnsan olarak başımıza türlü türlü sıkıntılar gelebilir, aile olarak zor şeyler yaşayabiliriz, ülkece büyük büyük felaketler yaşayabiliriz.

Önemli olan, yaşanılan sıkıntıların birey, aile ya da ülke olarak yaşanmasından çok, bu sıkıntıların neden başımıza geldiğini sorgulayabilmek ve bu sıkıntılarda nasıl bir duruş gösterdiğimizdir.

Çünkü sınavlar her zaman aynıdır. Amacı aynıdır. Sonucu belirleyecek olan ise o sınavlarda gösterdiğimiz samimiyet, sabır- inanç ve karakterli bir duruş ile istikrardır.

Samimiyet;

İnsan olarak, insanlık olarak en başta sergilememiz gereken en önemli durumdur.

Sabır ve İnanç;

Kul olarak Allah’a olan inancımız ve imanımızdan zerre şüphe etmeden tevekkül ederek tam teslimiyet ile sabretmektir.

Karakter ve istikrar;

Şartlar ve koşullar ne olursa olsun, inandığın ve doğru olanı yaptığın insanlığın ve inancın gereği olarak iyi ya da kötü koşul demeden duruşunu bozmamak ve yardıma koşmaktır.

Yaşadığımız bu zorlu süreçte çok üzüldük. Ama İnanç,  iman ve tevekkül ile insan olan insanlığı namına yardıma koştu. Birlik oldu, millet olarak sorgusuz sualsiz canlarını dişlerine katarak ellerinden ne geliyorsa yardımlaşmanın en güzel örneğini göğsümüz kabararak gösterdi.

Dünya neydi, insan kimdi, ne için dünyaya gelmişti, ne için yaşıyordu ve dünyadan göçüp giderken ne götürecekti diye düşünmeyi uzun zamandır unutmuştuk.  Bencilce, insanlığımızdan bihaber öyle bir yaşam yaşıyorduk ki; mülkün sahibi hatırlattı.

Peki ders aldık mı?

Kaybetmek insan olarak hiç hoşumuza gitmeyen bir histir. Yok, yokluk, artık yok bilinci insanı mutsuz ve umutsuz bir dünyaya sürükleyen çok yıpratıcı bir duygudur. Fakat bu duyguyla yaşayan, yoklukla hep imtihanda olan, sokakta yatan, bir sıcak yemek yiyemeyen, lokanta önlerinde yiyenleri izleyen, komşusu açken tok yatan, yetim, yoksul, evsiz ne çok insan vardı.

ŞİYAR’ da bunlardan biriydi.

15 yaşında elinde ayakkabı boyası kutusu ile karşıma çıktı. “Çok açım abla yemek yedirir misin bana” dedi.  Olur dedim… Geçip oturduk aynı masaya. O yedi ben doydum, o yedi ben doydum.

-“Çok teşekkür ederim abla” dedi.

-“Asıl ben teşekkür ederim sana” dedim.

-“Nasıl yani?” dedi.

-“Sen olmasan, başımızda ki musibetlerden, nasıl kurtulacağız Şiyar! Adın gibi, farkında olmalı, uyanmalıyız artık” dedim.

Ve mülkün sahibi bir kez daha hatırlattı.

-“Arsızlaşan nefsi duygularınız ile benlik hevesleriniz ile unuttuğunuz insanlığınız ve kulluğunuz ile arşın sahibi benim. Şiyarları unutmayın. Açları doyurup, çıplakları giydirin. Açgözlü olmayın, çünkü ben zaten rızkınıza kefilim…”

Yaz dostum

Kimse göçmez bu dünyadan mal ile…

Çünkü;  aldığın değil, verdiğin senin.

Şiyar’lara teşekkür edin, onlara muhtaçsınız!