KİBRİN PANZEHİRİ, ‘’TEVAZUDUR.’’

Kibir; küçümsemek, böbürlenmek yani dünyayı kendisi ve ötekileri olarak kategorize edip ötekileri olarak düşündüklerine kendi dünyasında yaşam hakkı tanımamak bir nevi yok saymaktır.

Aslında bir nevi böbürlenmenin haddi aştığı noktada bu sıfat kullanılır. Belki her böbürlenme kibir olmayabilir ama her kibir, mutlak böbürlenme barındırır.

Elbette başarınızla övünebilir, yeteneğinize güvenebilir ve bunlardan gurur duyabilirsiniz bunlar çok normal şeylerdir. Ancak bunları yaparken ötekine tepeden bakmaya onları böcek görmeye başlamışsanız, kerameti sadece ve sadece kendinizde görmeye başlamışsanız kibirden söz ediyoruz demektir.

Kibir bir nevi narsist ruhun bedenden çıkıp eylemle vücut bulmuş halidir. Örneğin emir kipiyle konuşuyor talimatlar veriyorsanız bu bir kibir alametidir.

Tutumu kibir olanın, kendine bakışı zaman içinde narsistleşir ve “kendisine tapar” hale gelir.

Şeytan zaten kibri yüzünden lanetlenmedi mi kibri yüzünden cennetten kovulmadı mı?

İşte bu yüzdendir ki şeytan; “kibir, benim en gözde günahımdır” demiyor mu?

Kibir öyle bir duygu durum bozukluğudur ki dünyada firavunlar saltanatlarını devirmiş kralları iktidardan düşürmüş yönetimlerini yerle yeksan etmiştir.

Kibir özünde iki tür derde yol açar; birincisi çevresiyle ilgilidir. Etrafını incitir, başkaları adına karar vermeye onlar adına konuşmaya onların yerine düşünmeye başlar.

İkincisi ise kendisiyle ilgili kendisine verdiği zarardır. Gerçekle gerçeklikle bağı zayıflar, karar süreçlerindeki hataları kişiyi alacakları kritik kararlarında kör ederken sosyal bir varlık olan insanı toplumsal yaşamında yalnızlaştır.

Bazen yürüyüş yaptığım yol bir mezarlık güzergahından geçer. O an ‘’ Bu dünyadan kibirleri ile burnu yere düşse eğilip almayacak ne insanlar geldi geçti. Ama şimdi birçoğu çaresizce belki kibirleriyle yaşattığı günahın hesabını vermek için acziyet içinde o çetin günün hesabını bekliyorlar.’’ diye düşünürüm.

İnsanoğlu fıtratı gereği iki yönüyle yaratılmıştır. Birincisi sevgi dilini konuşan tevazu yönüyle en muhteşem bir varlık olmasının yanında aynı zamanda kötülük ve kibir hastalığı nedeni ile bu dünyayı çekilmez kılan tavrıyla en şeytani bir varlık olması yönüdür.

Bazen düşünürüm verdiğimiz bir nefesi geri alacağımız garanti değilken neden kötüden, kötülükten, yalandan, riyadan, dalkavukluktan yana tavır koyarız?

Neden bu dünyayı ben yarattım edasıyla kibri hayat hikayemizin ana başlığı yaparız?

Galiba bu yaratanın insanoğluna bahşettiği rahmani ve şeytani boyutunda saklı.

Kâinat KİBİR üzerine değil tevazuyu da kapsayan SEVGİ ana başlığı üzerine yaratılmıştır.

Bu yüzdendir ki gücün güzergahı kibirse kibrin panzehiri de tevazudur. Gücün zekâtını ödemeyip, onu daha fazla güç talebiyle kirletirsek kibir artık tunçlaşır.

Kibir bazen tevazu paketi içinde de size sunulabilir karşınıza çıkabilir.

Misal dünyanın en dürüst en namuslu en sevgi dolu en iyi en cömert insanı ‘’BENİM’’ derseniz ambalajı tevazu olup içinde kibir barındıran bir paketin sahibi olursunuz.

Zira zahiri beyan EN’dir batıni gerçeklik ise KİBİR’dir