Tartışmanın ağırlıklı sebebi HDP’nin CHP tarafından vazgeçilmez ortak olarak görülmesi İYİ Parti’nin de bu ortaklığa sözde itirazı…
CHP, bu ortaklığı çok ciddiye alıyor.
Zira CHP biliyor ki 50+1’e giden yol HDP’nin 6 milyon seçmeninden geçiyor. Tıpkı İstanbul, Ankara başta aralarında Adana ve Mersin’in de olduğu büyükşehirler, HDP sayesinde kazanıldı.
İYİ Parti’nin elitleri, seçmenine karşı ‘’ dostlar alışverişte görsün’’ tarzında itiraz ediyormuş gibi görünmek istiyor. Türk kamuoyuna biz aynı zamanda milliyetçi bir partiyiz demeye getirerek MHP’den ayrılan milliyetçi taban ile ruh bulmaya çalışan İYİ Parti seçmenini konsolide ederek partiden kaçmasını önlemeye yönelik vakit kazanmak istiyor.
Dolayısıyla CHP, HDP ortaklığı kıvama gelene kadar bu durumu kapatma çalışma çabasında arka kapı görüşmeleriyle bazen açık verse de bunun vatan birliği için ‘’asit üreten bir ortaklık” olduğunu herkes biliyor. İYİ Parti ise sözüm ona HDP masa ortağı “değil” havasında.
Aslında kimin ne söylediğinin çok bir önemi yok. Önemli olan HDP’nin ne söylediği. Çünkü lokomotif o... Diğerleri aslında birer vagon…
Vagonlar ne işe yarar? Lokomotifin peşine takılır. Demem o ki sonuçta HDP ne karar verirse o olacaktı.
Kendilerinin aday çıkarmayacakları strateji olarak çok önceden belliydi. Ve kimin muhalefet bloğunun adayı olması gerektiği Sn. Kılıçdaroğlu nezdinde aylar öncesinde karar verilmiş kurgulanmıştı. Bu mizansenin bu tiyatronun kurgusu HDP’nin, figüranları ise Kılıçdaroğlu’nu masaya dayatan masanın diğer 4’lü ortaklarıydı.
Sözüm ona İYİ Parti itiraz ediyor gibi görünse de HDP ile birlikte tıpış tıpış sandığa gidip aynı çukura işeyecekti.
Dediğim gibi HDP’nin talepleri karşısında AK Parti’den kopanların, merhum Erbakan’ın mirasçısıyım diyen Karamollaoğlu’nun, dönemin muhalefeti CHP’nin kışkırtmalarıyla 1960 ihtilali ve idama gönderilen şehit Başbakan Menderes’in ruhunu inciten DP Genel Başkanı Gültekin Uysal gibilerin ne dediğinin ne istediğinin çok da bir önemi yok…
Zira Suriye ve Irak sınır ötesi operasyon teskeresi için HDP’yi içeriden yöneten cezaevindeki Demirtaş’ın ‘’ Hayır’’ oyu vereceksiniz yoksa destek olmayız tezi karşısında Demirtaş’ın tak diye söylediğini şak diye yapan muhalefetin adayı Kılıçdaroğlu’nun teskereye hayır oyu verdiği süreci hatırlayalım.
Sn. Kılıçdaroğlu’nu biraz analiz ederseniz HDP ne derse aynısını tekrar eden eyleme geçmek için onlardan brifing alan bir genel başkan profili görürsünüz.
Var mı kendi ajandalarından söyledikleri farklı bir şey?
Bir de hikâye uydurmuşlar gidiyor. Neymiş ‘’Güçlendirilmiş parlamenter sistem’’ Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı.
Hem bu ülke az mı çekti bu sistemden? Kurulamayan hükümetler, milletvekili transferleri, gensoruyu şantaj olarak kullanmalar…
Bu istikrarsızlık ve getirdiği kaotik durumdan faydalanarak sokak eylemlerini harekete geçiren iç ve dış odaklar… Bunların hepsini yaşadık bir çoğuna da şahidiz.
16 Nisan 2017’de kabul edilen yeni hükümet sistemi tüm bunları ortadan kaldırıyor. Halk sandıktan mutlak güçlü bir iktidar çıkarıyor.
Dolayısıyla ortada bir kifayetsizlik, bir muhteviyatsızlık, ülkü ve ülke mefkuresine söyleyecek bir şeyi olmayanların oluşturduğu tek amacın her ne olursa olsun Erdoğan ve iktidarını yıkmak için bir araya gelmiş sürü psikolojisi ile hareket eden siyasal şuursuzluk sendromuna şahitlik ediyoruz.
Zira HDP’nin lokomotif diğerlerinin vagon olduğu bu muhalefet katarında ilke, prensip filan yok.
Diyelim 14 Mayıs 2023’te iktidar değişikliği yaşandı. İktidara gelen bu güruhun hükümet sistemini değiştirme gücü sayısal olarak buna yetecek mi?
Bunun için halk oylamasına giden yolda gerekli ve zorunlu (3/5) 360’a ulaşabilecekler mi?
Veya 400 milletvekili elde edip mecliste bunu yapabilecekler mi?
Tüm bunlar iktidar değişikliği olsa bile Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan kişi için güçlendirilmiş parlamenter sistem, oturduğu koltukta sabitlenmek bu sistemin açığına bahane üretmek için iyi bir fırsat olacak.
Tüm bunlar ışığında güçlendirilmiş parlamenter sistemmiş, özgürlük ve demokrasi yokmuş, adalet kalmamış metaforları aslında hepsi birer şafsata…
Yazımızın içeriğine dönecek olursak asıl soru şu…
HDP nereye koşuyor?
Peşine CHP başta İYİ Parti, SP, DP, DEVA ve Gelecek Partisini’ de vagonları arasına katan lokomotif HDP’nin yönünü kim belirliyor?
HDP aslında kendi yönünü belirliyor. Kendi yönünü belirlerken ABD ve AB’ye ihtiyaç duyuyor. Terörle desteklenmiş oluşumun ABD ve AB’siz gerçekleşmeyeceği ortada olduğuna göre HDP, ABD ve AB’yi kullanırken ABD ve AB ise Kuzey Suriye’de ‘’PKK/PYD terör devletinin’’ oluşumu için bunları kullanıyor.
Yani bir nevi iki ayrı organizmanın birbirini kullanarak sahiplendikleri çıkar odaklı ‘’simbiyotik yaşam kültürü’’
HDP’nin amacı, yıllarca beslendiği PKK terörünü bitiren Erdoğan’ı devirmek, terörü o eski o şaşalı ihtişamlı dönemine yeniden döndürme hortlatma çabası, bölgesel özerlik talebi, Öcalan’ı ve içerideki tüm terör suçlularını cezaevinden çıkarılması, 100 yıllık cumhuriyeti sorgulama ve değiştirme çabası ile aslında milletin vicdanında mahkûm olmuş illegal siyasal bir oluşum olarak o kendine düşeni yapıyor. Ayrıca tüm bunları görebilmek için illaki çok şey bilmeye çok da akıllı olmaya gerek yok…
HDP’nin kendince bana göre göstere göstere savunduğu samimi bir amacı var.
Sizin amacınız ne?