İşte o zaman dünyanın en kullanışlı enstrümanı süslü demokratlık sözlerin, sahte akil ve makul insan görüntüsünün ardındaki gerçeklerle yüzleşirsin. O an yıllara sarih aldatılmışlık hissi pişmanlığa bırakır kendini…
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a yıllarca‘’ tek adamlık, otoriterlik’’ metaforlarıyla yüklenen muhalefetin özellikle ana muhalefetin ve genel başkanının maskesinin nasıl düştüğüne şahitlik ediyoruz.
Medya özgür olmalı deyip para aldı zannıyla havuz medyayı eleştirirken bir televizyonla bir bedel mukabilinde anlaşıp parti içi muhalefete haber yapıyorsun diyerek sözleşmeyi feshetmek gibi bir çelişki ne ile açıklanabilir. Maalesef ana muhalefet cenahında çelişki üzerine çelişki yaşanıyor. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
Son günlerde ana muhalefette parti içi mücadele için kazanlar kaynıyor. Dostlar alışverişte görsün tarzıyla dünden bugüne siyaset meydanlarında dillendirdikleri ‘’ demokrasi, özgürlük’’ gibi söylemlerin 28 Mayıs seçim yenilgisiyle birlikte yerini ‘’sentetik demokrasiye, sözde özgürlük’’ anlayışına tedavül ettiğini balon olduğunu görüyoruz.
Eski parti kurmayları düne kadar demokrat olmakla fikir özgürlüğüne önem vermesiyle tanımladıkları lanse ettikleri bunları söylerken de yere göğe sığdırılamadıkları ‘’Demokrat amca’’ veya ‘’Gandi Kemal’i’’; koltuklarının elden gitmesiyle bir anda ‘’Tek adam Kemal ‘’ veya ‘’ Otoriter Kemal’’ yapıverdiler.
İşte her iki taraf içinde koltuk sevdası, kariyer rüyası böyle bir şey…
Gelinen noktada Sayın Kılıçdaroğlu için iç tehdit hiç bu kadar yakın olmamıştı.
Sayın ana muhalefet genel başkanının çırpınışlarının ana gerekçesi; siyaset zemininde tecrübe, siyasal teoride bilgi sahibi olunmadan, bir elin yağda diğer elin balda sırtında kırılacak yumurta küfesi olmadan ana muhalefetlik iyi bir konfor alanı olmasıydı.
Ancak bu konfor bir yere kadardı. 12 yenilgiden sonra parti içi muhalefetin hareketlenmesi ile gerçek yüz ortaya çıkarken maskenin azizliği olacak ya maske düştü gerçek yüz ortaya çıktı.
Aslında maske hep vardı zaten. Misal siyasal hedefler uğruna 14 Mayıs seçimi öncesi bu ülke için tehdit oluşturan illegal yapılar ve terör örgüt uzantılarıyla seçim işbirlikleri bunu inkar etme stratejisi veya 28 Mayıs ikinci seçim öncesi destek karşılığında Sayın Ümit Özdağ ile 3 bakanlık ve MİT başkanlığı dahil kendi kurmayları dahil kimsenin haberinin olmadığı ayrı bir protokol yapmak gibi…
Ayrıca aklıma şu da gelmiyor değil. Bazı eski HDP’li milletvekillerinin seçim sürecinde çıkıp; HDP ile imzaladığın 12 maddelik protokolün içeriğini açıkla derken acaba bu uzantı partiye de Savunma Bakanlığı dahil bakanlık sözü mü verildi; Sayın Özdağ’da olduğu gibi bilmediğimiz ayrı ve gizli bir protokol mü imzalandı?
Sayın Özdağ’ın açıklamasıyla bu ortaya çıktı. HDP ile yapılan protokolünde kokusunun da yakında çıkacağını düşünüyorum.
Zira ne yapılırsa yapılsın ne kadar gizlenmeye çalışılırsa çalışısın mızrak, çuvala sığmıyor. Maske düşüyor gerçek yüz bir şekilde ortaya çıkıyor.
Düne kadar demokratlıkla lanse ettikleri yere göğe sığdıramadıkları Gandi Kemal, koltuk elden gitme tehlikesi karşısında bu başarısızlıkta sanki kendisinin hiç payı yokmuş gibi öncelikle seçim yenilgisinden sorumlu tuttuğu danışman ekibini sonra ise kurmay ekibinin büyük bir bölümünü tasfiye etti.
Artık ikinci tasfiye süreci başlıyor.
Belediye başkanlarına ilk gözdağını Bolu belediye başkanı Tanju Özcan üzerinden verildi.
İkinci aşamada potansiyel bir tehdit olan İBB başkanı Sayın İmamoğlu var. Ancak Sayın İmamoğlu büyük lokma. Bu potansiyel budaması göstere göstere yapılmayacak. Önce itibarsızlaştırılıp sonra tasfiye edilecek.
Zira Sayın İmamoğlu büyük lokma yutulmaya kalkılması boğazı tahriş eder. Buna rağmen yutulsa bile sindirim zorluğu yaşar bu koca gövde illaki mideye oturur.
Yapacağı şey böl, parçala, yut stratejisi. Önce bölecek sonra parçalayacak ki sindirmesi kolay olsun.
Gözlemim Sayın İmamoğlu Tanju Özcan gibi kitabın ortasından konuşan biri olmaması. Kendine göre gizli ajandası olan biri. Değişimden bahsederken genel başkan değişikliğinini hiç ağzına almıyor. Ortaya çıkıp olağanüstü kurultay için genel başkan adayıyım diyemiyor. Bana göre bu cesaretsizliği olası potansiyel CHP genel başkanlığını ortadan kaldırdığı gibi bu saatten sonra Sayın Kılıçdaroğlu’nu yoran kaçak döğüşüyle yarattığı defosu bırak onu 2024 yerel seçimlerinde CHP’nin İBB başkan adayı olmak Beylikdüzü belediye başkan adaylığını bile aratır hale getirecek.