Kara bir gün derler ya, Nasıl bir gündür o gün? Teslim bayrağını kalenin burcundan sallayanlar gibi ; ümidini yitirmiş , hayatından bezmiş, Zamana yenilerek kaderine teslim bayrağı çekmiş aciz insanın günüdür . Sevdikleri unutmuş, zamanın karanlığında yalnızlığa itilmiş aciz kişidir. İşte güç, amaç, hedef çöp kutusuna atılmış birer ambalaj kâğıdıdır onun için. Silmiştir her şeyini bir kalemin ucunda. İşte bir buhran devresi, iradesini kullanamayan kişi azraili bekler o gün. Sevilen biriymiş ki, bir el uzanır… Tutar elinden, o karanlık dehlizden çeker götürür. Sabah ezanıyla birlikte güneşin doğuşunu gösterir… “Hayırlı Sabahlar “der, hayata tekrar başlatır; yüzünü güldürerek, dertlerine ortak olur. İşte o el bir kara gün dostuydu. Kara gün ve bir dost. ‘Dost dediğin kara gün’ de belli olur. Böyle dostlarımız olacak mı? Eğer biz kusursuz dost arıyorsak, hiç aramayalım. Dostsuz kalırız. Fakat iyi ahlaklı, iyiliği düşünebilen şahsiyetler olduğumuz zaman, çevremizde saygınlık kazanırız. Seviliriz. İnanıyorum ki o seven dostlar içinde ‘kara gün dostu’da çıkacaktır. Şunu da bilmeliyiz ki her şeyden önce o kara günleri kendimiz hazırlarız. Sevilsek de sevilmesek de kaybetsek de daima yenilsek de… Kaderin ördüğü ağda çırpınsak da irade kuvvetimizi kullanarak bunalıma düşmeyiz ve o kara günler hiç gelmez. Bunu yapabilecek güçteyiz. O zaman kara günleri silelim, dostları sevelim… Onları üzmeyelim. O dostlar içerisinde birisi var ki, hayat boyu daima dost kalmak istersin. İstemekte yetmiyor. Ona kabul ettirmek gerekiyor. Üzülme hiç! Anlayışlı sevecen biriyse kabul edecektir. Sen sadece sev. Rabbini sev. Hayatı sev. Tabiatı sev. Sevdiklerini sev. Kalemini sev… Yinede her şeye rağmen; Sevmek sevilmek güzel şey, gerçekleşince daha güzel değil mi? Öyleyse gerçekleştirelim. *** Karanlık günlerden sıyrıldığımız ve bağımsızlığımızın simgesi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun.