Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de, Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı'ndaki (COP29) Dünya Liderleri İklim Eylemi Zirvesi (WLCAS) başladı.

ŞARJ %7…TÜKENİYORUZ!

Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de, Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı'ndaki (COP29) Dünya Liderleri İklim Eylemi Zirvesi (WLCAS) başladı.

Cumhurbaşkanı ve eşinin de katıldığı bu zirvede, karbon salınımının çoğalması ele alındı.

Gıdamız gün geçtikçe bitiyor ve bizler yapay yiyeceklere yönlendiriliyoruz. Eskiden buğdayımızı üretir, ekmeğimizi kendimiz yapardık. Şimdi neredeyse yemek hapları çıksın diye bekler olduk. Bir karış toprağın kıymetini şimdi anlamaya başladık.

 

Toprağı işleyen ekmeği dişler. 

 

Tüketim artı, üretim azaldı ve insanların “Karbon Ayak izi” takip edilmeye başlandı. Karbondioksit cinsinden çevreye ne kadar zarar veriyoruz ölçülüyor. Bindiğimiz taşıtlar, paketli ürünler, sıktığımız parfüm, evsel enerji tüketimi ve daha binlerce aklınıza gelebilecek tüketim, yakın bir zamanda sonumuz olabilir. Artık kullandığımız kredi kartları ve e-bankalar bile bunun ölçümünü yapıyor.

Çünkü Dünya da küresel ısınma ve iklim değişikliği tehdidine karşı düşük karbonlu ekonomiye geçmek zorundayız. Dünya, artan nüfus yoğunluğu nedeni ile gelişmekte olan ülkelerde, kaynakların yetmemesi, kalkınma hızının yavaşlaması, ekonomik ve sosyal sorunların artışına sebep olmaktadır.

Gelişmiş ülkelerde nüfus artışı sosyo-ekonomik dengeleri alt üst etmiştir.

“Hayflick limiti” diye bir şey duydunuz mu?

Yaşamamızın bir numaralı sebebi olan hücrelerin, bölünme limiti. Bir hücre ancak 50-60 kere bölünebilme sayısına sahiptir. Bu bölünmenin bitmesi ile yaşlanma olayı başlar. Yenilenmeyen hücre tükenmiş olur. Kemikler zayıflar, derimiz kırışır ve organlar yavaş yavaş hasarlanmaya başlar. 1961 yılında Leonard Hayflick yaptığı çalışmalar neticesinde keşfettiği için onun ismi verildi.

Bizde hücrelerimizden aldığımız bu feyz ile, doğamız gereği her şeyi tüketiyoruz.

Vücudumuz tükenirken tüketmeden gitmiyoruz. Buda bencil yaradılışın sebebi olsa gerek…

Dünyayı yok etmek üzere olduğumuz için, Uzayda yaşam başlamak üzere. Teknoloji’nin esiri olmuş durumdayız. Doğala olan özlemimiz gün geçtikçe artıyor.

Bugünden çocuklarımıza el emeği, göz nuru işlerimizi aşılamaya başlarsak hem onlar için hem de kendimiz için büyük iyilik yapmış oluruz.

 

“Tüketim, sonu gelmeyen bir tatminsizlik döngüsüdür.”

Mahatma Gandi’nin dediği gibi, “Doğa her ihtiyacı karşılar, ancak insanın açgözlülüğünü asla.”

Üretime geçiş, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmanın anahtarıdır. Her bir bireyin bu değişimde üstleneceği rol, daha sürdürülebilir, bağımsız ve güçlü bir toplum yaratmamıza katkıda bulunacaktır.

Karbon ayak izi yerine, ürettiklerimizle dünyamıza bir iz bırakalım…