ÇÖKTÜRÜLEMEYEN DİZ…

ÇÖKTÜRÜLEMEYEN DİZ…

Bu gün muhalefet perspektifinden  genel siyaset zemininde bu ülkede  hala ciddi bir siyasal liderlik sorunu var.

Lider sorunu var derken kasdettiğim Cumhurbaşkanı Erdoğan önderliğindeki,  iktidar partisinin karşısında  muhalefet olarak siyaseti dönüştürecek politikalar üretecek  bunu yaparken  dönüşümün  ateşleyicisi olabilecek   yeni bir lider yeni bir ‘’siyasal  ikondan’’  bahsediyorum.

Bu eksiklik  ülke siyasetine zevk vermediği gibi seçmen tipolojisine  bir umut vaat etmekten çok uzak sadece ve sadece  acaba bir gün olur mu mukabilinde beklenti siyaseti üreten;  sıkıcı, zevk alınmayan , siyaseti ezik bir sistem içesine hapseden ezik bir siyaset tarzından bahsediyorum. ‘’Oysa  siyaseti fonksiyonel hale getiren liderlerdir.’’

Seçmen davranış tipolojisinde her ne kadar siyaset psikolojisi önemli bir yer tutsa da bunu bütünleyen bazen ekonomik sebepler, bazen  de etnolojik ve mezhepsel sebeplerdir. Ancak siyasete cansuyu veren, uğrunda  fedakarlık yapılabilecek zemin; ancak  lider potansiyeli ile örülür ve arkasında yürünürek mesafe alınabilir.

İç siyasette  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güçlü ve karizmatik kişiliği karşısında sönük ve aciz  kalan siyasal liderlerin yetersizlikleri olabilir ancak asıl olan Cumhurbaşkanı Erdoğan dirençli, dirayetli, ilkeli, yalan siyasetine mesafeli kişiliği ile siyasette ikon olmasından kaynaklanan seviye üstünlüğü olarak düşünmek lazım.

Misal, Erdoğan’ın  her düştüğünde kalkması bilen azmi, siyasetteki ustalığı, hitabetindeki  retorik ve samimiyeti gittikçe daha da güçlenen vizyonel duruşu,  muhalefetin düşük profilli  siyasal öncülerinin liderlik  perspektifindeki konumlarının her seçimdeki mağlubiyetle hep dahada aşağıya çekiliyor olması, ‘’gerçek lidersizlik’’ faktörünü belirginleştirirken, zamanla bu durumu dahada müzmin hale getirmektedir.

Elbette kolay olmasa gerek Erdoğan gibi biri karşısında politika üretmek…

Oysa muhalefet olarak,  kişi veya kişiler üzerinden ‘’ diktatör’’ retoriği veya  hala eski parlamenter sisteme takılı kalınmasından  kaynaklanan ‘’ tek adam rejimi’’ gibi  ‘’ politik çiştenlik’’lerle altı boş  argümanlar üreterek kalıcı  bir siyasal menkıbe, bir politik hikaye yazmak mümkün olamayacağı açık.

Çünkü ‘’siyasal hamaset’’ üreten  bu tür sığ politikalar lider olma çerçevesinde uzun soluklu bir birliktelik, halkla ciddi bir muhabbet üretmez dolayısıyla lider-seçmen tipolojisinde  veya ilişkisinde uzun vadeli bir fedekarlık,  birliktelik ilişkisi oluşturamaz.

Liderlerin  boyu, posu gibi fiziksel özellikleri veya  politik lafazanlığı politikada bir yere kadardır. Bir yerden sonra seçmen politikacıyla gönül bağı kurmak ister. Ancak bu birden bire olmaz. Belli şeyleri yaşamak , belli şeyleri paylaşmakla olur tüm bunlar.  Bu durum seçmen olarak  sahiplenildiğinde  zaten her şey bitmiş, yürünecek yolda her şey bağlılık zeminine oturmuştur.

Dış siyasette ise, BM’de ki 193 ülkeye dönüp’ Dünya beşten büyüktür!’’ diyerek  adaletsizliği dünyanın yüzüne vururken gocunmadan kafa tutması, 2009’da ki Davos zirvesinde Şimon Peres’e ‘’ One minute’’ diyerek İsrail zulmünü ABD ve Batı’ya rağmen haykırmaktan çekinmeyen bir dil kullanması ‘’ilk kez emperyalistleri kendine getirdi’’. Kişiliği ve kimliği sorgulanmaya başlandı.

Son 10 yılda Türkiye’nin hemen güney sınırında istikrarsız Kuzey Suriye topraklarında bir PYD/PKK oluşumuna izin vermemesi Fırat Kalkanı, Barış Pınarı ve Zeytindalı harekatlarıyla bu bölgeden söküp atması ikinci bir İsrail belasına izin vermemesi bu oluşuma on binlerce silah ve nakdi yardımla destekleyen ABD’ye karşı bunu yapması, Fransa’nın bu bölgedeki etkisini silerek madara etmesi…

En uzun kıyı şeridine sahip olma gerçeği ile Doğu Akdeniz’de AB ülkeleri, Yunanistan, ABD’ye karşı hakkımız olan mavi vatana sahip çıkma refleksi, meşru Libya hükümeti ile  münhasır ekonomik bölge anlaşması ile Libya’da CİA’nın eğittiği savaş lordu Hafter’e karşı askeri ve lojistik desteğiyle  savaşın yönünü değiştirmesi…

AB’nin tüm engellemelerine rağmen sahip olduğumuz Sismik ve sondaj gemilerimizle Akdeniz’de enerji arama çabamız ve Karadeniz’de çıkardığımız enerji kaynaklarımızla kimyasını bozmamız…

ABD tehditlerine rağmen savunma amaçlı Rusya’dan S-400 almamız ülkemizdeki darbelerin müsebbibi ABD ve NATO’yu telaşlandırması ekonomik tehditlerle diz çöktürme gayretlerine direnç göstermesi…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sömürge iştahlarına kelepçe vuran emperyalistlerin kan damarlarının akışını engelleyen lider güvenilmeyen müttefik Türkiye’nin lideri olarak ‘’diz çöktürülemeyen lider’’ olarak hedef tahtasına oturtması oldukça anlamlı olması gerekir.

Dedim ya bir  gerçek liderden bahsediyoruz.  Tüm bunlar  bugünden yarına hemen olacak şeyler değil.

Böyle bir  siyasal tipoloji inşa etmek  bir emek ciddi bir fedakarlık gerektirir.

Bazı medyada veya sosyal mecrada bazı genel başkanlara lider (!) gibi rol etiketlemesi çabası veya  lider profili yükleme iştahı onu lider yapmaz. Bu kaygan referanslar yapsa yapsa bu sözde lider profillerine yapay zeminde   şakşakçı tayfası üretir.

YORUM EKLE