Gündem

Toroslar Çiftçisi Kan Ağlıyor…  Ziraat Odası,  İl, İlçe Tarım Nerede ?

Çiftçi değilim ancak Toroslarda yaşayan çiftçi bir babanın oğluyum.

 Toroslar Çiftçisi Kan Ağlıyor…  Ziraat Odası,  İl, İlçe Tarım Nerede ?

Çiftçi değilim ancak Toroslarda yaşayan çiftçi bir babanın oğluyum.

Çiftçi bırak bir şeyler elde etmeyi yıl içinde yaptığı masrafı çıkartamamanın üzüntüsüyle içi kan ağlıyor.

Çiftçi yalnız başına kendi haline bırakılmış.

Sanki bir yıllık emeğin sonucunda infazını bekleyen mahkûm misali ne idüğü belirsiz tüccar kılıklı heriflerin, meyve suyu üreten fabrika patronlarının eline düşürülmüş.

Hafta sonu Ayvagediği’n de yıllardır çiftçilikle uğraşan bir dostumla karşılaştım.

Hâl hatır sorayım dedim. Bir sordum bin ah işittim. Bildiğim şeyi sormuş olmak için şeftali ne durumda dedim.

Hani bazen konuşmak istemezsin. Ancak karşındakinin hatırı kırılır diye mecbur kalırsın birkaç söz söylemeye.  O sözler ağza dolmuş cam kırıkları gibidirler. Sussan acıtır konuşsan kanatır.

Dostum konuşmakla ağlamalı arası bir ifadeyle belki birikmiş bir isyanın dışa vurumu ile ardı ardına şu soruları sıraladı.

Nerede bu Ziraat Odası?

Nerede bu İl, İlçe Tarım Müdürlükleri?

Bizler şeftali sinekleriyle mücadele için yalnız başımıza bırakılırken bu alanla görevli bu kurumlar müdürü ve personeliyle neredeler bunlar ne iş yaparlar?

Ziraat odası aidat almaktan başka ne işe yarar?

Ardı ardına bir birikmişliğin, yüksek perdeden bir serzenişin, bir sessiz isyanın çığlığıydı bu haykırış.

Çiftçinin 1.sınıf meyvesini 8-10 TL aralığında, meysuluk meyvesini ise 2 TL’ye satmaya mecbur bırakılmasının haklı isyanıydı bu sessiz çığlık.

Gerçekten bu kurum ve odalar ne işe yarar. Bu odalar çiftçisiyle emekçisiyle omuz omuza onurlu sessiz mücadelenin, alın terinin adı ve adresi değiller miydi?

Maalesef birçok alanda olduğu gibi bu alanda da ciddi başıboşluk, nemelazımcılık bir şey yapmadan bir şeyler elde etme söz konusu.

Bu ülke tarım politikasını ciddi anlamda gözden geçirmeli.

Gerekirse vatandaşın muhalefetine rağmen ‘’Ürün ve üretim planlamasına’’ geçilmeli.

Dünya modern tarımı nasıl yapıyor, hangi üretim araçlarını kullanıyor bunlar incelenmeli.

İstatistiki bilgiler üzerinden iç ve dış piyasa verileri kullanılarak bir bölgenin endemik iklim koşulları düzleminde hangi ürün ne kadar ekilmeli veya dikilmeli?

Yetiştirilen ürünlere fındık gibi bazı ürünlerde olduğu gibi taban fiyat uygulaması sağlanmalı. Üreticinin, devlet denetiminde ektiği ürün ölçüsünde zarar etme kaygısı ortadan kaldırılmalı.

Tarımda kapsamlı bir reform için devlet bu planlamaları yaparken daha başta tohumundan fidesine ilacından gübresine kadar devletin şefkatli eliyle üreticiye kapsamlı bir destek sağlamalıdır. Devlet kamu gücü ile aidat almaktan ve oturmaktan başka ne yapıyorlar dediğimiz ziraat odaları ve tarım müdürlükleri aracılığıyla denetimlerinin sıkı ve şeffaf bir şekilde sağlanmalıdır.

Diğer bir husus yerel kurumlar olan belediyelerin hizmet ettikleri alanlarda çiftçiye yönelik yetkilerini de göz ardı etmemek gerekiyor.

5393 sayılı Belediye Kanunun ‘’ belediyenin yetki ve imtiyazları’’ başlıklı 15.maddesinin ‘’belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunmak’’ başlıklı 1.bendi belediyelere önemli yetkiler vermiştir.

Belediyeler bu yetkiyi kullanarak bölgesindeki çiftçinin ‘’ tüccar veya meysucu’’ olarak adlandırılan kesimlerle arasında aracılık görevi görebilir. Veya belediye bütçesi ile kuracakları meysu fabrikaları ile çiftçiyi 2 TL’ye mahkûm eden bu fırsatçı özel teşebbüsleri devre dışı bırakarak çiftçinin mağduriyetinin önlenmesinde kilit roller üstlenebilirler.

Yeter ki istesinler…

Bugün bu yazımla çağrım sessiz çığlığını duyurmaya çalışan bir şeftali üreticisi ile Mersin Ziraat Odasına, İl, İlçe Tarım Müdürlüklerine ve belediyelereydi.

Umarım sesleniş ve serzenişlerimiz bir yerlere ulaşır. Görevli olanlar görevini layıkıyla yerine getirirken aldığı maaşı sonuna kadar hak eder.

Bizden söylemesi...