Politika

Suriyeli sığınmacılar ülkelerine dönüş için ikna edilmeli!

Üsküdar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans Programı öğretim üyesi Doç. Dr. İbrahim Arslan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın çıkardığı af kararı ve Türkiye'deki Suriyeli sığınmacıların dönüş sürecine dair değerlendirmelerde bulundu.

Esad'ın af kararı, Suriyeli sığınmacıların geri dönüşüne etki edebilir mi?

Suriyeli sığınmacılar ülkelerine dönüş için ikna edilmeli!

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın af kararı ve Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar konusunu değerlendiren Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönüşleri insani, Türkiye ve Suriye açısından iç ve dış politik boyutları olan bir konudur.” dedi.

Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların büyük bir kısmının, rejime muhalefet ya da rejim baskısı nedeniyle Türkiye’de bulunduğunu hatırlatan Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Bu kişilerin ülkelerine döndüklerinde kendilerinin ve yakınlarının can güvenliklerinin sağlanacağı, kamu hizmetine erişimde sıkıntıyla karşılaşmayacakları, iç karışıklık öncesinde sahip oldukları mal varlıklarının iade edileceği ve gündelik yaşamlarını sürdürme konusunda Suriye yönetiminden kaynaklanan herhangi bir baskıyla karşılaşmayacaklarına ikna edilmeleri gerekmektedir.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans Programı öğretim üyesi Doç. Dr. İbrahim Arslan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın çıkardığı af kararı ve Türkiye'deki Suriyeli sığınmacıların dönüş sürecine dair değerlendirmelerde bulundu.

Affın Suriyeli sığınmacılar üzerindeki etkisi ne olacak?

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın, 22 Eylül 2024 tarihinden önce suç işleyenler için af çıkardığını hatırlatan Doç. Dr. İbrahim Arslan, af kararnamesinin topluma ve devlete ciddi saldırı teşkil eden bazı suçlar, rüşvet, sahtecilik ve genel ahlaka aykırı bazı kabahatleri kapsamadığını dile getirdi.

Suriye’de yaşayanların üç ay, Suriye dışında yaşayanların ise dört ay içinde aftan yararlanmak için ilgili makamlara başvurmak zorunda olduğunu da kaydeden Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Bu sürelerin aşılması halinde, aftan yararlanmak mümkün olmayacaktır. Türkiye açısından af kararı kapsamında ‘Suriye’de ilan edilen af, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların geri dönme isteğini nasıl etkileyebilir?’, ‘Affın kapsamı ve koşulları göz önünde bulundurulduğunda, geri dönmek isteyen sığınmacıların karşılaşabileceği potansiyel riskler nelerdir?’, ‘Bu riskler, sığınmacıların geri dönüş kararını etkiler mi?’ ve ‘Sığınmacıların güvenli bir şekilde geri dönüşü için neler yapılabilir?’ sorularının yanıtlarının bulunması önemli görülüyor.” dedi.

Türkiye’nin son dönemde Suriye’ye yönelik dış politikasındaki değişime dikkat…

Geçmişte Esad rejiminin benzer af kararları çıkardığını hatırlatan Doç. Dr. İbrahim Arslan, şöyle devam etti:

“Suriye’de 2011’den bu yana devam eden iç karışıklık süresince Suriye yönetimince yaklaşık yirmi kez af çıkarıldığı göz önünde bulundurulduğunda, ilk bakışta, 22 Eylül 2024 tarihinden öncesinde işlenen suçlara yönelik affın, önceki af kararlarından farksız olduğu ve Türkiye’deki sığınmacılar için herhangi bir tutum değişikliğine neden olmayacağı öngörülebilir, ancak bu yaklaşımın, Türkiye’nin son dönemde Suriye’ye yönelik dış politikasındaki değişimi göz ardı ettiği ifade edilmelidir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Beşar Esad ile görüşmek istemesi…

Bilindiği üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 21 Eylül 2024 tarihinde, "Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkileri normalleştirmek amacıyla Beşar Esad ile görüşmek istedik. Şimdi karşı tarafın cevabını bekliyoruz." açıklamasında bulunduğunu da kaydeden Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Bu noktadan hareketle Esad’ın, Erdoğan’ın açıklaması ile aynı döneme denk gelen af kararnamesinin dikkat çekici olduğu belirtilmelidir. Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönüşleri insani, Türkiye ve Suriye açısından iç ve dış politik boyutları olan bir konudur. Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların büyük bir kısmı, rejime muhalefet ya da rejim baskısı nedeniyle Türkiye’de bulunmaktadır. Bu kişilerin ülkelerine döndüklerinde kendilerinin ve yakınlarının can güvenliklerinin sağlanacağı, kamu hizmetine erişimde sıkıntıyla karşılaşmayacakları, iç karışıklık öncesinde sahip oldukları mal varlıklarının iade edileceği ve gündelik yaşamlarını sürdürme konusunda Suriye yönetiminden kaynaklanan herhangi bir baskıyla karşılaşmayacaklarına ikna edilmeleri gerekmektedir.” diye konuştu.

Sorunun çözümü için Türkiye’nin Rusya’yla birlikte hareket etmesinin önemi…

Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar konusunun, son dönemde, Türk kamuoyunda sıkça tartışılan başlıkların ön sıralarında yer aldığını, iktidar ve muhalefeti ciddi olarak karşı karşıya getirdiğini de ifade eden Doç. Dr. İbrahim Arslan, şunları dile getirdi:

“Düzensiz göç bağlamında, Türkiye’ye gelen diğer göçmenler gibi Suriyeli sığınmacıların da önümüzdeki süreçte, başta iç güvenlik olmak üzere Türkiye’de ciddi sorunlara neden olabileceği görüşü, Türk kamuoyunda ağırlık kazanmaktadır. Türkiye’de yaklaşık 13 yıllık bir süre içinde oluşan bu sorunun çözümü, partiler üstü bir anlayışı gerekli kılmaktadır. Bu kapsamda, Suriyeli sığınmacıların insan hak ve onuruna yakışır biçimde ülkelerine dönmelerinin sağlanmasına yönelik olarak TBMM’de grubu olan partilerin katılımıyla bir yol haritasının belirlenmesi ve Suriye hükümetinin daha kapsamlı ve cesaretli adımlar atması noktasında teşvik edilmesi önemli görülmektedir. Sorunun çözümü için Türkiye’nin Rusya’yla birlikte hareket etmesinin, Beşar Esad’ın sürece desteğini sağlayacağı/artıracağı öngörülebilir.”

Suriyeli sığınmacıların dönüşlerinin sağlanmasına yönelik yol haritası…

Doç. Dr. İbrahim Arslan, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönüşlerinin sağlanmasına yönelik olarak belirlenecek yol haritasında “Suriyeli sığınmacıların insan haklarına uygun biçimde ülkelerine dönüşlerinin ve ülkelerinde emniyetli biçimde hayatlarını idame etmelerinin sağlanmasına zemin teşkil edecek yasal düzenlemelerin Suriye hükümetince yapılması”,        Suriye’nin toprak bütünlüğünün esas alınması”, “Türkiye-Suriye arasında kapsamlı iyi komşuluk, güvenlik ve işbirliği anlaşmasının imzalanması (İsrail’in bölgedeki saldırgan tutumunu artırdığı konjonktürde, Türkiye-Suriye yakınlaşması daha da kolaylaşabilir.)”, “Suriye’nin yeniden inşasına yönelik alınabilecek tedbirler”, “Suriye’deki sürecin izlenmesine yönelik olarak -mümkünse BM’nin öncülüğünde- Rusya, İran ve Türkiye’nin katılımıyla bir uluslararası mekanizmanın oluşturulması”, “Uygun koşulları sağlamadığı tespit edilen Suriyeli sığınmacılara verilen Türk vatandaşlığının yeniden gözden geçirilmesi” konuları üzerinde durulmasının gerektiğini de vurguladı.

Suriyeli sığınmacıların insan haklarına uygun biçimde ülkelerine dönüşleri nasıl olacak?

“Suriyeli sığınmacıların insan haklarına uygun biçimde ülkelerine dönüşlerinin ve ülkelerinde emniyetli biçimde hayatlarını idame etmelerinin sağlanmasına zemin teşkil edecek yasal düzenlemelerin Suriye hükümetince yapılması” konusuna da dikkat çeken Doç. Dr. İbrahim Arslan, üzerinde durulmasının gereken diğer konuları da şöyle sıraladı:

“Suriye’nin toprak bütünlüğünün esas alınması; Türkiye-Suriye arasında kapsamlı iyi komşuluk, güvenlik ve iş birliği anlaşmasının imzalanması (İsrail’in bölgedeki saldırgan tutumunu artırdığı konjonktürde, Türkiye-Suriye yakınlaşması daha da kolaylaşabilir.); Suriye’nin yeniden inşasına yönelik alınabilecek tedbirler; Suriye’deki sürecin izlenmesine yönelik olarak -mümkünse BM’nin öncülüğünde- Rusya, İran ve Türkiye’nin katılımıyla bir uluslararası mekanizmanın oluşturulması; Uygun koşulları sağlamadığı tespit edilen Suriyeli sığınmacılara verilen Türk vatandaşlığının yeniden gözden geçirilmesi.”

Kapsamlı ve uzun soluklu diplomatik çabayı gerektiriyor

Doç. Dr. İbrahim Arslan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Sonuç olarak; Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönüşlerinin, Beşar Esad’ın imzaladığı son kararname çerçevesinde, sadece kendi isteklerine bırakılabilecek bir mesele olmadığı düşünülmekte; çözüme ulaşılabilmesinin kararlılıkla, iç kamuoyunda ortak tutum geliştirerek, Suriye hükümeti ve muhalifler de dahil olmak üzere ilgili tüm tarafların taleplerini dikkate alan, kapsamlı ve uzun soluklu diplomatik çabayı gerektirdiği değerlendirilmektedir.”