Galileo, Engizisyon ve Uzay

Bilimle uğraşan insanları hep merak etmişimdir. Açlık ve tokluk kavgası yapmışlar mıdır?  Anne babaları, o bilimle uğraşırken ne demişlerdir. “Aferin oğlum, gece gündüz çalış” mı demişlerdir, yoksa Avrupalıların engizisyon mahkemelerinde ‘güneşin doğudan doğup, batıdan batıyor’ dediği ve dünyanın döndüğünü ispat ettiği için yargılanıp ömür boyu hapse atılan Galileo’ya yaptıkları gibi mi yapmışlardır? 

‘Gerçekler balçıkla sıvanmaz’ demişler… Galileo, son nefesine kadar ben desem de demesem de dünya dönüyor ısrarını dile getirmiştir. Bilim insanı yaptığı gözleme ve sonucunda çıkan gerçeğe inanır. Toplumlar ise o gerçeğin ortaya çıktığı tarihlere kadar, neye inanmışlarsa ona inanmaya devam ederler ve yeni bir gelişmeyi kabullenmekte zorlanırlar. Galileo’nin döneminde de (1600’lü yıllar) dünyanın güneş etrafında döndüğüne inanmıyorlardı ve Galileo’de döndüğünü ispat edip kitap yazdığı için gerçekler Engizisyon Mahkemesinin işine gelmedi ve Galileo’yi yargılayıp hapse attılar.

Galileo zor şartlarda ve ölümün geleceğini bile bile bilimle uğraşmış insanlardan sadece birisidir.

Galileo örneğini verdim. Çünkü, bilim insanları keşiflerle uğraşırken ne bir aile ve toplum sorunu, ne bir ekonomik sorun yaşamamalıdırlar. Hatta mümkünse devlet güvencesi altına alınmalıdırlar. Rahat çalışmaları için bu gereklidir.

Devlet güvencesi çok önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden 2000’li yıllara kadar devleti yönetenlerce bilim insanlarına yeteri kadar devlet güvencesi verememiştir. Genç Cumhuriyet uçak yapmış, otomobil yapmış teknoloji keşifleri yapmış fakat nedense hepsi olmayacak nedenlerle kapatılmıştır. Çünkü arkalarında “devlet güvencesi” yoktu. Keşifleri bulup üretmeye geçmek için devleti yönetenlerin medeni cesaretleri yeterli gelmiyordu. Ta ki, 2000’li yıllara gelinceye kadar. Ak Partili Hükümetler devletin gücünün, Türk insanının güçlü oluşuna bağlayarak, çalışmalar başlatana kadar.

Ak Partili hükümetler, ürünler yerli olacak dediler ve insanlı insansız hava savunma ürünleri (SİA-İHA’lar) yaptırdılar.  Yerli otomobil dediler, son teknolojiye göre otomobil üretimine başlanıldı. Ve bir çok yerli ürünler la yapılmaya devam ediyor. Bunlar yapılarken tabi ki Türk insanının zekâsına ve çalışkanlığına kararlı oluşuna destek veren, devlet güvencesi ve istikrarlı hükümet sayesinde yapılmaktadır. Yeter ki Türk insanına fırsat tanınsın.

Bugünlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan uzay çalışmaları başlatıldığını duyurdu. İçimizdeki ‘istemezükçüler’ve ‘engizisyon’ benzeri itirazcı insanlarda  derhal eleştirilerine başladı. “İnsan aç iken aya nasıl gidecek, eve ekmek götüremeyenlerin uzayda ne işi var, sokağa çıkın insanların haline bir bakın”, gibisinden eleştiriler ile çağ atlamak isteyenlerin önüne tıkaç koyma peşindeler.

Bilim insanlarının açlık ile tokluk ile bir işi yok. Bilim isteyen toplumlarında olmamalı. Bugün ABD’ye bakıyoruz, iç kavgalar, kargaşalar ve açlık varken bugün uzayı parselliyor ve hatta uzay gemisi ile uzaya insan taşıyarak, ticari çalışma yapmayı planlıyorlar.

Siz! ABD toplumunun uzay çalışmaları için tepki verdiğini hiç duydunuz mu? Aksine ABD Toplumu  ‘ilk aya insan gönderdik’ diye devleti ile gurur duyuyorlar. Sinema filmleri yapıyorlar.  ‘Efendiler!’ Ülkemiz uzay çalışmalarına en az 50-60 yıl önce başlamalıydı… Geç bile kalındı. Hezarfen Ahmet Çelebi ile 1632 yılında Galata Kulesi’nden kanatları ile; ilk kez uçan Türk insanıdır... 389 yıldır Uçmayı ve uzayı özleyen Türklerin önü açılmalıdır artık.

Hükümetimiz çok doğru bir iş yapmaktadır.

Evet! Türkler Uzaya uydu da göndermeli, aya insanlı insansız inişler yapmalı, uzaydaki parsellerden payını almalı, uzay kolonileri kurmalı, hatta uzay otobüsünü inşa etmeye başlamalıdır. Bunun ilk adımını atan Cumhurbaşkanımıza çok teşekkür ediyorum.

Türk insanının neler başarabileceğine fırsat kapılarını sonuna kadar açtığı için ve bilim insanlarına; devletin yanında olduğunu hissettirdiği için hükümetime ve Cumhurbaşkanımıza tekrar teşekkür ediyorum. Başarılanının devamını diliyorum.

Sağlıcakla Kalın, uzaylı kalın!

YORUM EKLE