Nisâ sûresi 29. ayet, İslam’ın bütün muamelat hükümlerinin hedefi olan “beş zarurî değerin ve amacın (makasıdü’ş-şerîa) korunması” ilkesinden ikisini, canın ve malın korunmasını ihtiva etmektedir.

VAHYİN DİLİNDEN  HELAL KAZANÇ VE TOPLUM              

Nisâ sûresi 29. ayet, İslam’ın bütün muamelat hükümlerinin hedefi olan “beş zarurî değerin ve amacın (makasıdü’ş-şerîa) korunması” ilkesinden ikisini, canın ve malın korunmasını ihtiva etmektedir. Ayet, ticaretin meşru bir kazanç yolu olduğunu ilan ederken hırsızlık, gasp, rüşvet, faizcilik ve tefecilik, fahiş fiyat, aldatma gibi haksız kazanç yöntemlerini de yasaklamaktadır.

Bu yöntemlerde güçlü olan karşı tarafı ezmekte, zaaf ve ihtiyaç içinde olmasından yararlanmakta, rızası olmadan zayıfın malını alıp yemektedir.##Ayette malların haksız yollarla elde edilmesi yasaklandıktan hemen sonra “Kendinizi öldürmeyin...” buyurulması özellikle dikkat çekicidir. Zira haksızlık ve sosyal adaletsizlik ile anarşiyi doğurur veya körükler.##Toplum düzeni bozulup asayiş ortadan kalkınca toplumdaki herkesin can güvenliği de tehlikeye düşer.

Ayetin asıl hedefi; haksız olarak başkasını öldürmeyi yasaklamak olduğu hâlde, başkalarını kastederek “Kendinizi öldürmeyin.” kısmı, hayat hakkının korunması bakımından çok güçlü bir vurgu taşımaktadır.  -

Dinimizin şiddetle yasakladığı günahlardan birisi gıybettir. Efendimizin tanımlamasıyla gıybet, “kişinin kardeşinin arkasından hoşlanmayacağı şekilde konuşmasıdır.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 35) Arkadan konuşulan kusurlar o kişide var olsa bile, arkadan konuşmak gıybettir ve kişiyi vebal altına sokar. Kur’an-ı Kerim’de gıybet, “ölü kardeşinin etini yemek” (Hucurât, 49/12) gibi değerlendirilmiştir. Çünkü gıybeti yapılan kişi, o esnada kendini savunamayacağı için ölü gibidir. Gıybet eden kişi ise kardeşini başkaları gözünde küçük düşürdüğünden yaptığı iş onun etini yemek kadar iğrençtir. Peygamberimiz, arkasından konuşarak başkasının haysiyetini zedeleyen insanların, cehennemde kendi tırnaklarıyla yüzlerini parçalayarak ceza göreceklerini bildirmiştir (Ebû Dâvûd, Edeb, 35). İnsanı böyle büyük vebal altına sokan bu günahtan kaçınabilmek için, mümin kardeşimizle yaşadığımız sorunu kendisiyle yüzyüze konuşarak halletmeyi denemeliyiz. Eğer bunu başaramıyorsak, bilgi ve tecrübe sahibi ve bizden duyduklarını başkalarına iletmeyeceğinden emin olduğumuz belirli bir kişiye anlatarak kendisinden tavsiye almalıyız. “Ameller niyetlere göredir.” (Buhârî, İmân, 41) hadisi gereğince, çözüm maksadıyla belirli bir kişiyle konuşmak, gıybet sayılmamaktadır.

*****

ANNE MERHAMETİ Ömer b. Hattâb (radıyallâhu anh) şöyle anlatıyor:

"Bir gün Resûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem), esirler arasında koşuşturan bir kadın gördü. Kadın, rast geldiği bir çocuğu hemen kucağına aldı ve emzirmeye başladı. ..."

"... Resûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem), Arkadaşlarına (radıyallâhu anhum): «Bu kadın çocuğunu hiç ateşe atar mı, ne dersiniz?» dedi.

Onlar: «Hayır, asla atmaz!» dediler. ..."

"... Bunun üzerine Resûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem): «O hâlde bilin ki, Allah'ın kullarına merhameti, bu kadının çocuğuna olan merhametinden çok daha fazladır.» buyurdu."

Hadis-i Şerif (Müslim, Tevbe, 22; Buhârî, Edeb, 18)

Allahümme Salli ala seyyidina Muhammedin ve ala Ali seyyidina Muhammed.