Türk ve Kürtlerin Dünürlüğü
Mersin’de Sancı’yı (Roman) 2007 yılında kitap olarak yayınlamıştım. Bir Kürt ailenin oğluna, Türk ailenin kızının evlenmesini kurgulamıştım. Dünürler Kürt ailesi ile Türk ailesi olmuştu. Kitabım basıldığı yılda çok ilgi gördü. Günümüzde ise Kürt-Türk kardeşliğini öne çıkaran siyasilerin demeçlerini haberlerde duyuyor ve okuyoruz.
Mersin’de Sancı romanımda; Diyarbakırlı Kürt ailenin oğlunun adı Rafet soyadı Öztürk’tü… Türk kızı Yasemin’in babası Yaşar Keleş ise, Tür Milliyetçiliğini, Atatürk’ü vatanını, bayrağını seven namazlı abdestli birisiydi. “Kürt’e kız vermem” diye diretse de kızı Yasemin ve Rafet görüşüyorlar, birbirlerini seviyorlardı. Tek engel etnik kimlikleriydi.
Diyarbakır-Mersin hattında kurgulanan romanımda konu ettiğim Türk ve Kürt ailelerinin dünürlüğü bin yıl öncesine dayanmakta olduğunu, biliyoruz. 1960’lı yıllardan sonra Türkiye’de iç göçlerin artmasından dolayı Mersin’e de Güneydoğu’dan birçok Kürt aile gelmiştir. Bu aileler Türk aileler ile sürekli kız alıp kız vermiştir. Yani dünür olmuşlardır. Hiç bir zaman ayrılığı düşünmediler. Ta ki 1984 yılında bölücü Kürtçülük eylemlerinin silahlı hareketi başlayana kadar… Elbette bu eylemlerin daha önceki yıllarda alt yapısı da hazırlanmıştır. Ama silahlı terör eylemi 1984 yılında başlaması ve sürekli arttırılması ile Türkiye’nin Kürt değil, terör sorunu ortaya çıkmıştır. Kürtçülük propagandası ve terör eylemleri sonucunda elli bine yakın şehit olmuştur. PKK ve siyasi uzantılarından oluşan terör örgütlerini kullanan başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelerin tek amacı Türk-Kürt kardeşliğini bozmaktır.
Romanımda bunun bozulmaması için çaba gösterilmiştir. Özellikle Kürt ailesinin tüm terör baskılarına rağmen; Türk ailesi ile dünür olmayı kabul etmesidir. Öyle ki Türk babası Yaşar; kızı Yasemin’in ısrarlarına karşı fazla diretmemiştir hatta, “Nasıl olsa soyadları ÖZTÜRK’tür” diyerek kendini ikna etmiştir.
Mersinli dünür olan Kürt ailesinin oğlu Rafet’in kardeşi Yaser, Türk askeri ve Diyarbakırlı amca çocukları bölücü Kürt teröristler; dağda çatışmaya girerler. Yaser ve amca çocukları birbirlerini vururlar. Cenazeleri Mersin ve Diyarbakır’da Kürtçe ağıtlarla yapılır. Romandan; “ … Kürtçe ağıtlar yakıyorlardı… Baba Rüstem oğlunun şehit olmasına mı üzülsün, kardeşinin çocuklarının kurşun sıkmasına mı yansın iki arada bir derede kalma hesabını yaparken gözleri ağlamaktan kan revan olmuştu…”
Evet, “Mersin’de Sancı” adlı romanımın sonucu da çok önemli, Rafet Öztürk ile Yasemin Keleş düğün hazırlığı yaparken, Türk ve Kürt aileleri heyecanlıydı… Kızın babası Yaşar daha da heyecanlıdır. “Mersin’de Sancı” romandan aktarayım: “ Kızım ben rüya görmüyorum değil mi diye tatlı bir ses tonuyla Yaseminden cevap bekleyen Yaşar, “Hayır” lafını duyunca… “Peki kızım bir Kürt ile evlenmenin sancısını sen çekeceksin” sözünü duyunca, Yasemin:
-Çekeyim baba… Bu sancıdan bir çocuk olacak… Sence Kürt mü olur, yoksa Türk mü?
Baba Yaşar, dede olmanın duygusunu yaşadı bir an için ve cevabını hazır cevap bir üslupla kızının yüzüne haykırırcasına söyledi:
-“Öztürk” olur kızım… Öztürk!
İşte bu! Siyasilerin teşvik edeceği konu Türk ve Kürt ailelerinin dünür olmalarını sağlamaktır. Emperyalist ülkelerin horoz dövüşü yaptırırcasına, Türk ve Kürtleri birbirine kırdırmalarına son vermek için; Türk, Kürt’e kız veririm diyecek: Kürt’te, terör isteyenlere, sizinle işimiz yok diyerek, sırtını dönecek.
Haydi birlik ve beraberliğe koşalım hep birlikte…
Sağlıcakla kalın