SOSYAL MEDYA
Sosyal medya sayesinde her birimiz kendi kişisel ve sosyal alanlarımızı, yanlarımızı paylaşabilir olduk. Ne güzel bir imkân oldu. Üzülüp yazarız, sevinip yazarız, mutluluğumuzu, acımızı paylaşırız. Fikrimizi belirtiriz beğeniriz, beğeniliriz. Bunun insanın iç dünyasına, fikrine, benliğine, bildiğine, bilmediğine çok büyük katkısı olduğunu düşünüyorum.
Ancak; işte işin bir de tam ters yönü var. Kullanım alanımızın sınırını ve insanlara olan sorumluluğumuzu da bilmeden bazen ne kadar bilinçsiz durumlar ve paylaşımlar ile karşılaşıyoruz.
Tamamıyla kendi iç huzuruna erişememiş, belki daha tam olarak mutluluk nedir, umut nedir, psikolojik etkiler nedir, doğru nedir, yanlış nedir bilemeyen ve her okuduğunu, gördüğünü doğru sanabilen bir anlayış zihniyeti var, hep vardı fakat sosyal medya ile beraber sürü psikoloji her konuda kendini çok daha belli etmeye başladı.
Sosyal medyasını bir çekişme ortamına çevirip egosunu tatmin etme çabasında olanlar da var tabi. Mesela, çoğu mutluluğunu paylaşıyor. En güzel yanlarını, en özel günlerini, en lüks mekânlarını. Sanıyorsun ki, hep böyle hayat yaşıyorlar. İşte tam da bu durum insanların büyük oran da mutsuzluğa kapılıp kendini eksik ve hiç sosyal yönü olmayan biri gibi hissetmesine neden olabiliyor. Emin olun kimse bu kadar mutlu değil. Yaptığımız paylaşımlar ile bilerek ya da bilmeyerek insanlara hissettirdiğimiz duygular ile üzülmesine sebebiyet vermiş oluyorsunuz.
Sosyal medya aracı olarak kullandığımız bütün uygulamalarımız bana göre kişiliğimizi temsil etmektedir. Dikkat etmemiz ve örnek olmamız gereken önemli detaylar var. Çünkü dilimizden elimizden çıkan her sözün hükmü bize aittir ve itinayla kalbimize geri dönecektir.
Nefis
Kokusu komşuya gitmiştir, nefistir çeker deyip bir tabak da olsa paylaşan nesilden, yediğini içtiğini gösterip şov yapan bir nesil olduk.
Şahsen üzülüyorum. Çünkü alacak gücü dahi olsa anlık çekilen nefisten korkarım.
Özenti
Herkes, her şeyin en iyisine sahip değil. Herkes sabah kahvaltısını cafe de yapmak zorunda değil, her pazar yediğini, içtiğini gezdiğini atmak zorunda değil. Herkes gibi olmak zorunda değiliz. Ve bunun için eksik hissetmek zorunda hiç değiliz. Çünkü biz zaten örnek bir milletiz. Tekiz. Kültürümüzle, yaşantı biçimimizle, sahip olduğunuz ahlâkî değerlerimizle. Bunları korumak adına daha özenli davranmalıyız. Kendimiz için değil, yeni nesiller için.
Suçlama
Konu ne olursa olsun, insanların elinden geleni yapmayıp, sadece ve sadece suçlayıp eleştirmesini hiç bir zaman doğru bulmadım. Hep şunu savundum; Herkes evinin önünü süpürürse, mahallede hiç toz kalmaz. Bu hepimizin sorumluluğu, hatta gelecek nesillere usul, edep, öğretmek için, herkesin elinden geleni yapması gereken bir durum. O zaman yaşamak için daha güzel bir dünya bırakabilir ve örnek bir nesil yetiştirebiliriz.
Sosyal medya da bizim evimiz gibi. Bizi, benliğimizi, kişiliğimizi temsil etmektedir. Kişilerin şahsına yüz yüzeyken hakaret etmekten nasıl sakınıyorsak, bir şeyler yazıp çizerken de kimseye hakaret etmemeliyiz. Evimize aldığımız misafire nasıl incitecek, kıracak şeyler söylemiyorsak sosyal medyada da yazdığımıza, paylaştığımıza dikkat etmeliyiz. Bu insanların kişisel haklarına bir saygıdır. Bu her şeyden önce kendi şahsınıza saygınızdır.
Tavsiyem o dur ki, kibrinize, nefsinize yenilmeyin artık sadece dilinize değil, elinize de hakim olun.
H.A.T ‘ da kalın