KIBRIS ÜZERİNE

. Ancak Kıbrıs Adası üzerindeki cumhuriyet esasına dayalı bağımsız bu devlet çok uzun ömürlü olmamıştır. Bu cumhuriyette kültür birleşmesi gerçekleşmemiştir. Bir ülkede yaşayan vatandaşların geleceğe doğru bakışlarında aynı yöne bakmaları devleti uzun soluklu yapar. Bu noktada bu devlet yapay bir devlet olmuştur. Nitekim bunun yanında EOKA'cı Rumlar tarafından girişilen katliam, adadaki Türk toplumunu meşru müdafaa haline sokmuş ve her iki toplum varlıklarını ayrı ayrı sürdürmeye başlamıştır. Antlaşmalarla kurulmuş bulunan denge Türkiye aleyhine bozulmuş, Türkiye Garanti Antlaşması’nın hükümlerini yerine getirmek zorunda kalarak 20 Temmuz 1974'te milletlerarası anlaşmalardan doğan haklarını kullanmak üzere Kıbrıs'a müdahale etmek zorunda bırakılmıştır. Öncelikle kurulan federe daha sonrasında güneyde ve kuzeyde bağımsız devlet olarak iki yönetim kurulmuştur. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi 4 Temmuz 1990'da Avrupa Birliği'ne tam üyelik başvurusu yapmıştır, üye olmuştur. Kuzeyde kurulan Türk Cumhuriyeti tanınmamıştır. Batı ülkelerinin güneyde kurulan Rum devletini tanıması ile ve hatta Avrupa Birliği’ne üye yapması ile bir Türk Devleti olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaması bir çifte standartlık örneğidir ve bu durum izaha muhtaç değildir. Esas amaç Kıbrıs’ın bir Yunan adası hâkimiyetine getirilmesinin sağlanması Türklerin, Akdeniz ve Ege Deniz’inde hiçbir hâkimiyetinin kalmamasıdır. Adeta Türkiye yalnızca kara sınırlarına çekilmesini sağlamak amaçlanmıştır. Uzun yıllar özellikle Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında başıboş bırakılan Kıbrıs, cumhuriyet sonrası yeni politikalarla Ada’da Türklerin de yaşadığını, gözünü kapatan tüm dünya devletlerine kendini gösterebilmiştir. Diğer önemli olay olan yakın bir tarihimizde gerçekleşen 2004 yılındaki referandumdur. 2004 Annan Planı halkoylaması, Kıbrıs’ta yaşayan ve 1963'ten bugüne ayrı olan iki toplumu iki kesimli tek devlet bünyesinde birleştirmek maksadıyla yapılmıştır. Dönemin Birleşmiş Milletler genel sekreteri Kofi Annan tarafından hazırlandığı için Annan Plan’ı olarak anılmıştır. Annan Planı için yapılan referandum Kıbrıs Türkleri’nin kabulüne rağmen Kıbrıs Rumları’nın hayırı üzerine hayata geçirilememiştir. Rum yönetiminin ve halkının iradesi Türklerle yaşamak istememektir, bu durum açıktır. Tek taraflı istekler ile Rumlar tarafından hâkim ulus kavramının kabulü mümkün olmadığından Kıbrıs bir sorun olarak devam etmektedir. Şu an ki hukuk sorunu, Kıbrıs Rum yönetiminin tüm Kıbrıs üzerinde iddiasını sürdürdükçe, meşru hükümetin sadece kendisi olduğunu iddia ettikçe çözülemeyecektir. Bir otorite olarak kuzey Kıbrıs’ta bir Türk devleti doğmuştur. On yıllardır otoritesini devam ettirmektedir. Çözüm olarak iki federe devletin ortak iradesi ile federal devlet çatısı altında birleşerek çözülmesi pek mümkün değildir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, şu an da Avrupa Birliği’ne üye durumdadır. Bir yanda kuzey tarafta kurulan otoriteyi tanımayan devletler var iken Avrupa Birliği’ne üye alınması uluslararası alanda çok ciddi soruna yol açmıştır. Avrupa’nın KKTC’ni tanımamasının artık bir önemi ve mahiyeti kalmamıştır. Her ne kadar bu Türk Devleti olarak tanınmasa da bütün siyasi, hukuki görüşmeleri ve diplomatik ilişkileri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yöneticileri yerine getirmektedir. Çözüm yolunun artık belli olması nedeniyle, yakın gelecek de tarihi adımlarla art arda yapılacak olan gelişmelerle Kıbrıs Türk Devleti’nin tanınması sağlanmalıdır. Uluslararası alanda yapılacak olan etkinliklere katılması sağlanmalıdır. Ticari hacmi büyütülmelidir. Bu otorite kabul etmiyorsa eğer sosyal, siyasi ve ekonomik gelişmelerle kabul ettirilmelidir.