İstanbul Sözleşmesi ve Montrö

Sözleşme kelimesini sık sık kullanırız. İki arkadaş sözleşir, sözleştiği yerde buluşur. İki iş adamı aralarında iş için sözleşir hatta bir kağıt üzerinde imzalaşırlar. İki arkadaş evlenmek için anlaşır ve bir belge üzerinde şahitler önünde sözleşirler. Sözleşmelerin süresi de olur ya da sözleşmeye konu olan ortam ortadan kalkınca taraflardan biri sözleşmeyi sonlandırabilir veya anlaşamazlarsa mahkemeler yolu ile sözleşmeler sona erer.

Sözleşme ile yapılan evlilikte,  sözleşmenin sona erdirilmesi (boşanma) genellikle mahkemelerce sona erdirilir.

Yazılı olan veya olmayan sözleşmeler de taraflardan biri sözünü tutmazsa, güven zedelemiş olur.

Yazılı olan sözleşmelerde söze konu olan durum ortadan kalktıysa, karşılıklı görüşmeler ile sözleşme sona erdirilir. Sözleşmeye konu durum devam ediyorsa, taraflardan biri sözleşmeden vazgeçiyorsa bu durumda tek taraflı bir sözleşme sona ermesi ortaya çıkar. Buda taraflar için güven konusudur. Artık birbirlerine güvenmiyor anlamı çıkabilir.

Tıpkı İstanbul Sözleşmesinde olduğu gibi…

İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi Sözleşmesi olarak 2011yılında İstanbul’da imzaya açıldığı için adı ‘İstanbul Sözleşmesi’ olarak anıldı. 2014 yılında dört maddesi ile yürürlüğe girdi. İlk imzalayan ülkede Türkiye oldu.

Peki neden vazgeçildi?

Bence güvensizlik olduğundan.

Ülkeler arasında yapılan sözleşmelerden, ülkelerin sözleşmesinden çekilmesi kadar doğal bir yapı yoktur. 

Avrupa ülkeleri ve Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye’yi hangi konularda bugüne kadar desteklemişlerdir bir bakalım.

1970’li yıllardan beri ‘adı Hristiyan kulübü’ olarak kurulan Avrupa Birliği’ne üye olmak isteyen bir Türkiye var. Avrupa Birliği ülkeleri aralarına Türkiye’yi almak istemiyorlar.

Ermenistan denilen ülke; Azerbaycan topraklarında yüzlerce çocuk kadın demeden vahşice cinayetler işliyor. ‘ Savaş var’ bahanesiyle sivil yerleri bombalıyor, insanları öldürüyor Avrupa devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleri Ermenistan’a yaptırım uygulamıyor, aksine Türkiye’ye yaptırım uyguluyor, bunun adı güven olur mu hiç?

Avrupa ülkelerinin ana caddelerinde yerlerde güvenlik güçlerinin sürükleyerek götürdüğü kadınları gördükçe; “İstanbul Sözleşmesi’ne, Avrupalıların ne kadar sadık kaldıklarını(!?) görebiliyoruz.

Artısı; Kurulduğu günden bu yana kadına şiddetin önlenmesi için bu güne kadar ne yapmışlar, neler üretmişler hangi çareleri uygulamışlar… Yarın bir gün ortaya çıkıp, tıpkı Ermenistan olayında olduğu gibi, Yunanistan’ın Ege deniz krizinde olduğu gibi Türkiye’nin yanında değil de;  yine her zaman yaptıkları gibi Türkiye “İstanbul Sözleşmesi’ne uymuyor derlerse ve bizim ‘İstanbul sözleşmesi’nin savunucuları: Ülkemizi mi savunacak, yoksa Avrupa ülkeleri veya sözleşmeye imza atan ülkeleri mi savunacaklar?

Ve üstelik sözleşmelerle insanlar eğitilmiyor…

Sözleşmeyi insanlar öncelikle aile içinde yapmalılar. Çocuğun ahlaklı olması için annenin babanın çocuğuna tokat bile atmaması gerekir, önce anneler ve babalar eğitilmeli ki büyüyen çocuk da şiddet yanlısı yetişmesin. Çocuklara ahlaki eğitim verilmeli, onlara insan ve hayvan sevgisi aşılanmalı ki, yetişen gencimiz şiddet yanlısı olmasın. Yalandan uzak yetişen kız ve erkek çocukları şiddet doğuran evlatlar yetiştirmeyecektir.

Önce eğitim ve ahlak olmalı, sonra insanca yaşanmalı…

***

Montrö Antlaşması yapılalı neredeyse 100 yılı bulacak… Yüz yıl içinde neler değişti neler, Montrö antlaşması mı değişmeyecek? İkinci dünya savaşı başladı bitti, süper devletler ortaya çıktı, BM, NATO kuruldu, kıtalararası ateşlenen füzeler icat edildi ardından soğuk savaş başlattılar. Sonra beşi bir yerdeyiz dediler, ardından Türkiye bu beşi bir yerde kabul edilemez ‘dünya beşten büyük’, dedi. Güçlü ülkeler zayıf ülkelerde “adalet ve özgürlük” götürüyoruz diye masum insanların üzerlerine bombalar yağdırdı, o masum insanlar yurtlarından çok uzaklara göç etmek zorunda kaldılar per perişan olup büyük denizlerde boğuldular, öldüler kalan sağlara Türkiye sahip çıktı… Madenler savaşı çıktı, doğalgaz petrol derken bor vs… Karalar bitti denizlerde aramaya başladılar… Ortalık karışık… Yüz yılda olmayan kalmadı dünyada, bir tek Montrö antlaşması mı kalacak?

Elbette , “Belki yarın belki yarından da yakın” bir zamanda göreceğiz neler kalacak neler gidecek dünyadan.

 

 

 

YORUM EKLE