İNSAN ONURU DOKUNULMAZDIR

İnsanlık olarak her geçen gün yaratılış ve kulluk amacımızdan, samimi inançtan, ahlaki değerlerden uzaklaşmaktayız. Günü birlik telaşlar içerisinde bencilliğin, hırsın zindanlarına hapsolmaktayız

İnsanlık olarak her geçen gün yaratılış ve kulluk amacımızdan, samimi inançtan, ahlaki değerlerden uzaklaşmaktayız. Günü birlik telaşlar içerisinde bencilliğin, hırsın zindanlarına hapsolmaktayız.Ayrımcılık, sömürgecilik, şiddet, terör gibi nice küresel sorunların kıskacında yeryüzü sakinleri olarak büyük bir sınavdan geçmekteyiz. Oysa kâinatı bir güneş misali aydınlatan Efendimiz, hayatı onurumuza yaraşır bir şekilde nasıl yaşayacağımıza dair bizlere rehberlik yapmıştır.

Birbirimizi hakir görmemizin kötülük olarak yeteceğini, Müslümanın kanı, malı ve onurunun dokunulmaz olduğunu bildirmiştir. Kâmil mümin olmanın ve cennet yolunun birbirimizi sevmekten geçtiğini hatırlatmıştır.##İslam nazarında sevgiye ve hürmete layık olan varlıktır insan. Siyahı da değerlidir beyazı da, yoksulu da onurludur, hizmetçisi de. Ölüsü de saygındır, dirisi de. Hep birlikte,“Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır.” (Tirmizi, Menâkıb, 74) buyuran Resulümüze kulak vermeli, zedelenen, yıkılan insan onurunu yeniden onarmak için üzerimize düşeni yapmalıyız. - İnsan onuru dokunulmazdır

İSLAM ESENLİK DİNİDİR                        

 İnsanlık tarihinde ilk insan ve aynı zamanda ilk peygamber olan Hz. Âdem’in oğlu Kâbil, tabiatında var olan kötülük duygusuna mağlup olmuş, böylece yeryüzünde bozgunculuk çıkaran, kan döken ilk insan olma bahtsızlığını yaşamıştır (Mâide, 5/30). Daha sonra da insanlık tarihi birçok kez savaşa, vahşete, soykırıma, imha operasyonlarına tanıklık etmiş, dininden, dilinden, renginden ve ırkından dolayı insanların haysiyetleri çiğnenmiş, onurları zedelenmiş ve hayat hakları ellerinden alınmıştır. Tarihin çeşitli dönemlerinde Yüce Yaratıcı, insanları uyarmak, insan onur ve haysiyetine yakışır bir hayatı insanlığa sunmak için elçiler ve kitaplar göndermiştir. Bu risalet zincirinin son halkasını ise Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.s.) ile taçlandırmıştır. Ona vahyettiği Kur’an’da, “Ey iman edenler! Topluca barışa girin.” (Bakara, 2/208) buyurarak tüm inananları topluca barış içerisinde yaşamaya çağırmıştır. Sevgili Peygamberimiz nebevî öğretilerini; barış, huzur, hoşgörü, karşılıklı saygı ve anlayış çerçevesinde inşa etmiş, insanların barış içerisinde, inançlara saygılı olarak birlikte yaşayabileceklerine ve bunu başarmaları gerektiğine dikkat çekmiştir. -