İNSAN OLMANIZ YETERLİDİR
Bir toplum düşünün ki tam 76 yıldır ahlaksızca zorbalıkla toprağı elinden alınsın, bir savaş oyunu misali tüm insanlığın gözü önünde insanlığın en kullanışlı aparatı olarak diline pelesenk ettiği bir kavram bir değer ‘’ yaşam hakkı’’ Siyonist İsrail tarafından önce Gazze sonra Batı Şeria’yı ve nerede bir Filistinli varsa topraksızlaştırılsın ve hatta imha edilerek tarih sahnesinden silinsin.
İsrail istihbaratı MOSSAD’ın kurguladığı ve ABD istihbaratı CIA’nin de içinde olduğu bir tiyatro oyununun son perdesi olan tüm dünyanın izlediği ‘’ Refah operasyonu’’ imha planına şahitlik etmek üzereyiz.
Lütfen kendinize insanlığınıza vicdanınıza bir iyilik yapın! Son 6-7 aydır İsrail bombalarıyla katledilen vücut bütünlüğü bozulmuş parçalarını yıkılamış harabelerin arasında toplayıp torbalamaya çalışan annenin, defnetmek için çocuğunun uzvunu bütünleştirmeye çalışan bir babanın yerine koyun kendinizi.
35 bin insanla birlikte ahlaki değerlerin nasıl katledildiğini vicdanın nasıl ayaklar altına alındığını batı değerleri adı verilen ve Mehmet Akif’in ‘’ maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz/ Medeniyet denilen kahbe hakikat yüzsüz’’ ifadesiyle yüz yıl önce söylenmiş ve hala devam eden bu çürümüş kokuşmuş düzen ve dayatmaların insanlık haysiyetini ve onurunu ne hale getirdiğini sadece bir beş dakikanızı ayırarak kendinizi onların yerine koyarak lütfen biraz düşünün.
Batı, yöneticileri değil ancak halkı; yüreğinde biraz merhamet kırıntısı olan tüm baskılara ve yönetimlerin tüm okuldan atılma tehditlerine rağmen cesur yürekler, insanlığın geleceğine özgürlüğüne yön verecek kahrolası dünya düzenine karşı üniversite öğrencileri ‘’ Freedom for Palestine’’ yani ‘’ Filistin’e Özgürlük’’ haykırışları ile dimdik ayakta.
ABD'de Colombia Üniversitesi gibi saygın ve entelijansiyanın kuluçka merkezi olacak entelektüel yetiştiren üniversitelerinde başlayan ve neredeyse tüm üniversitelerde yayılarak devam eden bu baş kaldırış insanlık adına insanlığın geleceği adına umut vericidir. Üniversite hocalarının öğrencileriyle dayanışma içinde sergilendikleri onurlu duruş takdire şayandır. ABD yönetiminin emperyalist refleksine kendi içinden bir itiraz ve tepkidir. İnsanlığın insanlığa sahip çıkma refleksi ve iradesidir.
Bir nevi vicdanın sesi, zihnin berraklığı ve zihin zincirlerinin kırılmasının özgürlüğüdür üniversiteler.
Tüm bu insanlık dışılığın yanı sıra bir yandan da vicdanı çoraklaşmamış, zihni kelepçelenmemişlerin feryadı isyanı ve insani tepkileri sürüyor. Dünyanın birçok yerinden vicdanlılar hareketi seslerini yükseltmeye devam ediyor.
ABD'de başlayıp sonra Avrupa’ya yayılan bu ‘’entelektüel tepki’’ giderek büyürken ve yeni katılımlarla dalga dalga yayılırken neden Türk Üniversitelerinde yaprak kımıldamıyor?
ODTÜ, Boğaziçi, İTÜ, KOÇ, İstanbul Üniversitesi, vb. gibi saygın ve seçkin üniversiteler de niçin bir tepki emaresi yok?
Oysa bu üniversitelerin akademisyen ve öğrencileri kendi işlerine geldiğinde ortalığı yakıp yıkarken kendi akranları neredeyse tüm dünyada ayakta iken neden üç maymunu oynuyor?
Oysa üniversiteler, bilginin bilince hatta eyleme dönüştüğü yerin adıdır. Gazze'de yaşanılanların insanlığı yok eden vahşetini görebilenlerin, bunu bilince taşıyarak, sessiz kalamayanların hatta eyleme dökenlerin yeridir.
Neden en fazla tepki batı üniversitelerinde iken doğu üniversitelerinde bu zulme insanlık adına bir tepki yok?
Türkiye İsrail’i barışa zorlamak adına tüm enstrümanları kullanırken Arap ligi ve İslam dünyası İsrail zulmüne karşı niçin kifayetsiz?
Bu yaşananlar Avrupa veya batının herhangi bir coğrafyasında mı yaşanıyor ki doğu toplum veya üniversiteleri bu mezalime sessiz?
Maalesef tüm batı, ABD patronluğunda İsrail etrafında kenetlenirken İslam coğrafyası ayrışmanın yaşattığı korkaklık veya umursamazlık ile insanlığının ayaklar altına alınmasının dayanılmaz hafifliğini yaşıyor.
Hitler’in 1920’li hapishane yıllarında yazdığı ‘’ Kavgam’’ adlı kitabı ikinci kez okuyorum. İlkin de kitabı öldürme, zulüm gibi kavramların beni ürperttiği koşul ve ruh halinde okuyup yapılanları tasvip etmezken İsrail’in sıcağı sıcağına insanlığa yaşattığı zulüm ve bir ruh halinde ikinci kez okumam neticesinde şu sonuca vardım: ‘’ Bir toplum bir millet yaşadığı şeyi yaşatıyorsa; yaşadıklarını hak etmiş demektir.’’
Hitler kitabında Yahudilerin, asıl Almanların kontrol etmesi gereken her alanda örneğin ticaret başta gazetecilik ve STK gibi tüm ekonomik ve sosyal alanları ellerine geçirip ciddi bir hakimiyet kurduklarını zaman içinde Alman devletini ele geçirerek bir Yahudi devletine dönüştürme öngörü ve kaygısı ile bir önlem alınması gerektiği saiki ile hareket ederek gelecekte Yahudi imha planlaması yapılması gerektiğini düşünüyor.
Zira Hitler öncesi nasıl Yahudiler 1890’lı yılların başında edindikleri zenginlik ile Filistin’de toprak sahibi olan bir kısım Hristiyan Filistinlinin topraklarını satarak kimisinin Lübnan’a kimisinin ise Mısır ve Suriye’ye gitmesi ve 1903 yılına gelindiğinde elde ettiği bu % 6 civarında ki toprak sahipliğini kimi zaman Filistin’de ki halkı gaspla zorlayarak kimi zaman ise büyük paralarla kandırarak büyütürken bir kanser hücresi misali ‘’ Metastaz’’ ile yayılmacılık politikası uygulamasının Almanya’nın başına da gelebileceğini düşünerek bunu düşünmüş ve kafasında yer etmiş olabileceği görülüyor.
Son 7 aydır yaşadıklarımı iyi analiz ettiğimde dünden bugüne dünyayı etkileyen hümanist akımların ve ahlak, hoşgörü, insan ve yaşam hakkı gibi bir değer ortaya koyan sosyolojik kavramların ABD ve Avrupa kısaca Batı adı verilen güç odaklarınca nasıl içlerinin boşaldığına şahitlik ediyorum.
İsrail’in Filistinlileri topraksızlaştırma ve Filistinlileri imha politikası; insanlık onuru, haysiyet, ahlaki değerler gibi olmazsa olmazlarımızın ayaklar altına alınıp üzerinde tepinildiği yok edildiği bir tarih süzgecidir.
Filistin’in yanında olmak için kim olduğunuzun fikir veya görüşlerinizin, dünyevi ve dini hassasiyetlerinizin ne olduğunun bir önemi yoktur, olmamalıdır. Filistin’in yanında olmak için ‘’ insan olmanız ‘’ yeterlidir.