İHLAS AMELLERİN ÖZÜDÜR
Sözlükte “arınmak, saflaşmak, kurtulmak” manasındaki hulûs kökünden türetilmiş olup “bir şeyi, içine karışmış ve değerini düşürmüş olan başka şeylerden temizleyip arındırmak, saflaştırmak” anlamına gelen ihlas kelimesi, terim olarak “ibadet ve iyilikleri riyadan ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak” demektir.
İslamî literatürde ihlas daha geniş olarak şirk ve riyadan, batıl inançlardan, kötü duygulardan, çıkar hesaplarından, gösteriş arzusundan kalbi temizlemeyi, her türlü hayırlı faaliyette yalnızca Allah’ın rızasını gözetmeyi ifade eder. İhlas, kulun bütün davranışlarını ve sözlerini yaratılmışların değerlendirmesinden arındırmasıdır.
Bir Müslüman için hayatta en büyük hedef, Allah’ın rızasını kazanmak olduğuna göre bunun yolu ihlastan geçer. İnanç, ibadet ve diğer eylem ve davranışlarımızın Allah Teala nezdindeki temel değerlendirme ölçüsü ihlastır. İhlas olmadan yapılan herhangi bir amelin Allah katında hiçbir değeri yoktur. Zira ihlas amellerin özüdür. -
GERÇEK MÜFLİS KİMDİR?
Peygamberimiz (s.a.s.), bir gün ashâbı ile birlikteydi. Zaman zaman yaptığı gibi onları konuşturarak sohbetine başladı: “Müflis kimdir bilir misiniz?” Ashabdan söz alan biri, “Bizim aramızda müflis, malı mülkü olmayan kimsedir.” dedi.
Bu cevap üzerine Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Asıl müflis, kıyamet gününde kıldığı namaz, tuttuğu oruç ve verdiği zekâtla gelir. Ancak dünyada iken şuna sövmüş, buna iftira atmış, ötekinin malını yemiş, berikinin kanını dökmüş, bir başkasını da dövmüştür. (Bunların karşılığı olarak) iyiliklerinden alınıp hak sahiplerine verilir.
Hesabı görülmeden iyilikleri biterse, mağdur ettiği insanların günahlarından alınarak bunun üzerine yüklenir, sonra da cehenneme atılır.” (Müslim, Birr, 59) Peygamberimiz (s.a.s.), ahiret gününde iflas eden insanı bu şekilde tasvir etmiştir. Müflisin bütün çabaları boşa çıkmış, işlediği kötülükler iyiliklerini alıp götürmüş, mükâfat beklerken cezalandırılmıştır. Zira Allah katında mükâfat kazanmak ve azaptan kurtulmak için kul haklarından arınmış olmak gerekmektedir.
Peygamberimizin (s.a.s.), “Allah’ın huzuruna, hiç kimseye haksızlık yapmadan çıkmayı umuyorum.” (Ebû Dâvûd, Büyû’, 49) şeklindeki sözleri onun bu konudaki titizliğini göstermektedir. -