GELECEĞİ KURGULAYAN İKİ LİDER; ERDOĞAN VE BAHÇELİ

GELECEĞİ KURGULAYAN İKİ LİDER; ERDOĞAN VE BAHÇELİ 31 Mart 2024 seçimlerine iki aydan az bir zaman kaldı. Cumhur İttifakı Büyükşehir ve İlçe adaylarını netleştirmekle kalmadı ayrışmadan ayrıştırmadan tek yumruk misali sahayı konsolide etme çabası içinde olgunlaşan siyasal iklimi sahaya sirayet ettirme çabasını sahaya yansıtmaya başladı bile… 31 Mart 2019 yerel seçimlerini iyi analiz eden birisi olarak bugün Cumhur İttifakı tarafı o güne göre daha entegre daha bütünleşik ve oluşan ambiyansı devam ettirmek adına o güne göre daha konsolide görünüyor. Muhalefet cenahı ise bazıları Büyükşehir olmak üzere henüz kendi ilçe adaylarını netleştirip açıklayamadığı gibi bu gecikmeye neden olan özellikle ana muhalefette kamuoyuna yansıdığı ölçüde ciddi bir iç kavga ve iç hesaplaşmanın hâkim olduğu ortada. Elbette bugünkü konumuz yerel seçim süreci veya yerel seçimin sonucuna yönelik bir analiz veya muhalefet ve anamuhalefet cenahının kendi iç hesaplaşmasını bu satırlara taşımak değil. Daha büyük daha majör bir konu olan Türkiye Yüzyılı vizyonu izdüşümünde ülkenin geleceğini kurgulayan iki büyük liderin 15 Temmuz 2016 darbe girişimini paratonerize ederek etki çabasının ortadan kaldırılmasını bir milat olarak alırsak ülkeye kazandırdıkları ve kazandıracakları sürece dönük kısa bir analizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Şurası kesin... Siyasal tarihçiler belki 50 yıl sonra geçmişi analiz ederken Türkiye'yi dönüştüren, dönüştürürken bir vizyon inşa eden iki büyük liderden bahsedecek. Kimlerden mi bahsediyorum. Elbette ki Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’den söz ediyorum. Şuna inanın ki bugün bu iki büyük lider etrafında ‘’büyük ülkü büyük ülke’’ minvalinde buluşanlar gelecekte bugün ve yarınlarla ilgili anılarını konuşurlarken çocuklarına torunlarına anlatacakları onurlu bir hikayeleri olacak. Bir siyaset bilimci dolayısıyla siyaset analisti olarak siyaset literatüründe birçok faklı lider profilleri vardır. Bunlardan en önemlileri '' viznoner liderlik, karizmatik liderlik, hizmetkar liderlik ve dönüşümcü liderliktir'' Bunlardan en etkili olanı revizyonist bakış açısıyla ülkesini dönüştürmesiyle anılan '' dönüşümcü liderlik'' profilidir. Bu liderlik profilinin karşısında ise mevcut durumu korumak adına dönüşüme karşı olan '' statükocu liderlik'' profili vardır. Dönüşümcü liderler, proaktiftir. Yani hep yeni koşullar oluşturmak veya mevcut koşulların seyrini değiştirmek için gerektiğinde inisiyatif alır. Olabilecek bir sorunu önceden görüp sorun olmaktan çıkartan bir yaklaşıma sahiptir. Özgüvenleri yüksektir. Vizyon sahibidir. Sürekli değiştirmeye, dönüştürmeye dönük misyonları vardır. Ayrıca etki odaklıdır. Etki alanı içindeki insanları motive eder. Teşvik eden, gerektiğinde öncü olan bir karaktere sahiptir. Hep olumlu düşünür. Kısaca ‘’ rasyonel akıl’’ rehberliğinde ‘’ etki odaklı’’ kişiliği ile öne çıkar. İkinci tip yani statükocu liderler ise, reaktiftir. Yani tepkisel bir karaktere sahiptir. Yeniliğe gelişime dönüşüme kapalıdır. Olumlu düşünmez. Hep gergindir, paniktir. Özgüveni yoktur. Depresif mizaçlıdır. Yani deyim yerindeyse bir bardak suda fırtınalar kopartır. Tam bir trajedi senaristidir. Bugün ben birincisinden dönüşümcü iki liderden ; Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’den bahsedeceğim. Öncelikle, AK Parti ve MHP iki parti olarak Cumhur ittifakı ortak aksında işbirliği zemini oluşturması tarihe önemli bir kayıt olarak düşülmesi gereken siyasi liderler olarak oynadıkları ‘’tarihi rolle’’ hep övgüyle yad edileceklerini söyleyebilmek mümkündür. Cumhur İttifakı Türk siyasi tarihinin en anlamlı mutabakat zeminlerinden biridir. Bu ittifak ne kadar değerliyse, ittifakı sağlayan iki liderin, yani Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’nin sergilediği siyasi duruş da o kadar değerlidir. Tartışmasız Cumhurbaşkanı Erdoğan sergilediği liderlikle uluslararası siyasette marka haline gelmiştir. AK Parti gibi tarihi başarılara imza atan büyük bir siyasi hareketi, her seçimde % 50’yi aşan oy oranlarıyla büyük bir parti oluşturmak; siyasette yeni bir tarz, yol, kimlik meydana getirme başarısı kolay bir iş değildir. Ayrıca Erdoğan, 1960’lı yıllarda ortaya çıkan darbe vesayet düzenine son vermiş, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü karşısında ilk kez darbecilerin karşısına çıkarak ‘’darbeyi önleyen ilk lider ‘’olmuştu. Erdoğan’ın 15 Temmuz gecesi milleti sokağa döken iradesi çok değerli olduğu gibi, MHP lideri Sayın Bahçeli’nin Erdoğan’la birlikteliğe karar ve büyük destek verdiği 7 Ağustos Yenikapı ruhu da o kadar değerlidir. Erdoğan ve Bahçeli’nin Cumhur İttifakı ile geliştirdiği mutabakat anlayışı, geleceğe dönük Türkiye’nin selameti için hayati derecede önem taşımaktadır. Bu birliktelikle sadece darbenin artçı sarsıntıları engellenmemiş darbeci teşebbüslere karşı da sağlam bir siyasal duruş ile tescillenmiştir. Darbe bezirganları doğal olarak siyasetin etkisizleşmesini, darmadağınık olmasını, toplumsal güvenin yitirilmesini hep isterler. İşte bu ittifak ruhu daha sonrasına dönük 2018 genel, 2019 yerel ve 14,28 Mayıs 2023 genel seçim birlikteliği ile siyaseti pekiştirip, sağlamlaştırarak daha kavi ve muhkem hale getirmiştir. Bu birliktelikle, darbeci-vesayetçi anlayışı üreten sistemin genetiği ile oynanmış dolayısıyla, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin getirdiği düzenle darbe sistematiğini bozmuştur. Bu birliktelikle, siyasal kutuplaşma yoluyla sosyolojik travmalar üretmek, sokakları karıştırmak isteyenlerin hevesleri kursağına tıkanmıştır. Ayrıca darbelerinde, sokak olaylarının da ülkeyi karıştırmak isteyenlerin kirli oyunlarının da panzehiri olmuştur. Ve ‘’devlet aklını öncelemeden devlet olmaz’’ klişesi ortaya konulmuş, politik akıl ve politik sağduyu ile yeni sistemin inşa süreci sağlamlaştırılmıştır. İki lider gerektiğinde ‘’devlet adamı’’ özelliklerine sahip birer politikacı olduğunu en kötü zamanlarda güçlü bir şekilde sergilemiştir. Günübirlik siyasi veya popülist hesaplar yerine ülke selametine odaklı bir anlayışın sonucu neticesinde iki parti de siyasal zeminini bugüne kadar mükemmel şekilde tahkim etmesini bilmiştir. Gelecekte bu iki lider, darbe ve tüm meydan okumalara karşı meydana getirdikleri Cumhur İttifakı, ülkenin içinden geçtiği şu sancılı süreçte ülkeyi daha da ileriye götürecek güç ve kapasite inşa etmenin yanında ülkeyi geleceğe taşıyacak vizyon üreten ‘’özgüveni yüksek vizyoner bir nesil’’ kurgusunun mimarları olarak hatırlanacaktır.