DEMlenmiş Siyaset
DEMlenmiş Siyaset
Siyasetin geldiği yer çay sohbeti gibi oluyor. Yani DEMlenmiş bir siyaseti size anlatmaya çalışacağım…
“Garson DEMli bir çay getir!” değil tabi ki… Ama öyle! Güneydoğulu vatandaşların oyunu almak için alfabede harf bırakmayan partinin adı bu kez DEM oldu. Önceki adı HADEP kapanma tehlikesi olduğu için sonra Yeşil Sol Parti olarak seçimlere girmişti… Şimdi DEM olarak yerel seçimlere giriyor. Kiminle ittifak yaparak giriyor? İster resmi isterse gayri resmi olsun Atatürk’ün kurduğu CHP ile… Siyasi arenada ise “DEMlenmiş Siyaset” olarak algı üretilmesine vesile olunuyor.
Gizli saklı bir şey kaldığını sanmıyorum. Her platformda partilerin sözcüleri “Biz ayrılamayız” türküsünü söyler gibi açıklama yapıyor zaten. Ülke genelinde bazı seçim çevrelerinde ve özellikle Mersin’de, Akdeniz ilçesi ve Toroslar ilçesi DEM’in desteklediği adaylara bırakılmış ve CHP’li seçmenlerin oy vermeleri için propaganda çalışmalarına başlandı bile…
Şimdi gelelim Gazi Mustafa Kemal Atatürk Milli mücadeleye başladığı aylarda bölücülük yapan Kürt aşiretleri ile nasıl mücadele etmiş Nutuk’tan bilgi verelim. Şimdi Atamızın kurduğu parti neden onlarla işbirliği yapma ihtiyacı duyuyor? Atatürk, 105 yıl önce “Kürtlük akımına kesinlikle uygun ortam bırakılmaması” derken şimdiki CHP’liler neden onlarla resmi ya da gayri resmi ittifak yaparak seçimlere giriyor?
MUSTAFA KEMAL İLK 55 GÜN SONUNDA HAYDUTLUKLA SUÇLANIP ORDUDAN ATILIYOR
“Mustafa Kemal Paşa, Rum isyanları bastırdıktan sonra Ordu komutanları ile derhal haberleşir ve müfettişlik görevinde geçen 55 günlük sürede hem Rumları hem Kürtlerin ayaklanmalarını bastırır.
İstanbul’u işgal eden ittifak devletleri, Osmanlının tüm egemenliğine son vermiş, şekilcilikte kalan hükümeti ise durumu idare ediyordu. Bu şartlarda Anadolu’da tekrar bir kurtuluş için zemin hazırlayan Mustafa Kemal, “Ordu Müfettişliği” sıfatı ile Samsun’a çıkıp, Erzurum kongresi ile tüm ordu komutanlarına “milli direniş” başlatacakları mesajını vermesi ve Sivas kongresine hazırlık yapması aşamasında geçen 55 gün çok kısa bir süredir. Bu süre kurtuluşun başlangıcı için yeterli oluyordu. Çünkü Padişah’ın hükümeti Damat Ferit Paşa, işgalci devletlerin baskısı ile Mustafa Kemal’in “Ordu müfettişliği” görevini geri alıyor ve hatta Mustafa Kemal’i “Haydutlukla” suçlayıp ordudan atıyordu. Hükümet emri ile de “görüldüğü yerde yakalanması “ emrediliyordu.
KÜRTLER İLK AYAKLANMAYI;
MUSTAFA KEMAL’İ DURDURMAK İÇİN YAPIYOR
“….Malatya’da bulunan On ikinci süvari Alayı komutanına da 7/8 Eylül gecesi, kendim telgraf başına çağırtmış ve görüşmekte idim. Alay komutanı Cemal Bey’den durum ve kuvvet konusunda bilgi aldım. Gelenlerin yanlarındaki silahlı Kürtlerin “on beş yirmi kişi kadar” olduğunu ve alayında merkezde ancak “o kadar kuvveti” bulunduğunu söyledi. Ben kuvveti yeterli gördüm. Süvari ve topçu alayının yalnız subayları bile yetebilirdi….” Mustafa Kemal Atatürk” Nutuk: S:84
KÜRTLÜK AKIMINA UYGUN ORTAM BIRAKILMASIN!
Atatürk’ün Sivas Kongresini engellemek için Kürtler’den silahlı birlik oluşturdular. Atatürk yukarıda anlattığı gibi bilgi alır ve bölücülerin yakalanması için emir verir. Fakat kaçakların bulunduğu yeri terk etmesi üzerine kesin emri verir:
-“Kaçakların ivedilikle yakalanmaları ve Kürtlük akımına kesinlikle uygun ortam bırakılmaması, eğer ki kaçaklara uyanların acımadan ve aman vermeden yok edileceğinin duyurulması ve namuslu halka gerçeğin bildirilmesi….” Mustafa Kemal Atatürk Nutuk: S: 87
Emrini verirken Mustafa Kemal Atatürk sadece vatansever bir vatandaştır.
KÜRTLER ATA’YA ENGEL OLMAYA KALKIŞTI
Atatürk, işgal edilen yurdumuzu kurtarmak için Samsun’a çıkar, ülkenin düşman işgalinde olduğunu, bunun için milletin tekrar ayağa kalkması için bir dizi kararları almak ve ordu komutanlarına kendi görüşünü duyurmak için Erzurum Kongresini yapar ve akabinde Sivas Kongresi hazırlığına başladığı günlerde geçen 55 gün sonra Padişah, Damat Ferit Paşa Hükümeti aracılığı ile Mustafa Kemal’in ordu müfettişliği yetkisini alır ve görüldüğü yerde yakalanıp İstanbul’a gönderilmesini emreder. Ama bu emri uygulattıracak bir etkili komutan, vali ya da asker bulamaz.
Ancak; Türk’e ve vatana hainlik yapacak biri olmalı ve onu bulur. Elazığ (yada Harput ) Valisi Ali Galip Bey’dir. Bu kişi Damat Ferit Paşa’nın Padişah adına verdiği emir ile yabancı bir asker olan Bay Novil ile birlikte Malatya ve civarındaki Kürtlerden süvari birlik oluşturup, Sivas’ta kongrenin yapılmasını engellemek ve Mustafa Kemal’i yakalamakla görevlendirilmiştir.
“ Dahiliye Nazırlığına
İçinde bulunduğumuz ayın on dördüncü günü yeter kuvvetle haydutların izlenmesi ve yakalanması için Malatya’dan yola çıkacak durumda gerekli önlemler alınmıştır. Tanrının yardımıyla çarpışmada başarı sağlanacağına güven buyursunlar. Yalnız, yazılarımın karşılıkları ve gerekçeleri geciktirilmemelidir. 9.9.1919 Elazığ Valisi Ali Galip
Nutuk: Sayfa 90
Tabi bu olan bitenden haberi olan Atatürk hemen tedbirleri alır ve Ali Galip ile etrafında birleşen Kürt gurupları hemen takibe aldırır. Bunlar öncelikle Malatya da konuşlanıp orada ki Türkleri öldürerek güçlenmeyi ve Kürdistan bayrağı çekerek ve hemen ardından Sivas’a hareket etmeyi planlamışlardır.
Atamız bu durumu 15. Alay Komutanı İlyas Bey’e durumu bildirir ve sert kararlar alır.
Hemen 11-12 Eylül 1919 tarihinde: Sadrazam Damat Ferit Paşa’ya ültimatom niteliğinde ki kararın tel’ini çeker. “Bundan sonra Bütün Anadolu, İstanbul ile bağlantısını kesmiştir.”
ÖNCE ORDUYA EMİR VEREN TEL’İ ÇEKER
Sivas / 12.9.1919
Malatya’da On beşinci alay komutanlığına / Mustafa Kemal
1-Kim olursa olsun, belgesiz bir yabancı subayın Osmanlı ülkesinde işi yoktur. Kendisine incelikle ancak askerce kesin bir biçimde durumu bildirip geldiği yere hemen dönmesi gerektiğini söyleyiniz. Ülkeden çıkıncaya değin de ileri gelen kişiler ve görevlilerle hiçbir siyasal ilişkide bulunmaması için yanına becerikli, uyanık bir subay katınız.
2- Kaçak valinin yurda hayınlıkla suçlandırıldığını, ele geçince yakalanıp yasanın adaletine bırakılacağını, bu konuda başka türlü bir şey yapmak olanağı bulunmadığını ayrıca anlatırsınız efendim. Mustafa Kemal
(Belge: 78,79,80,81). Nutuk: S:94
SONRA PADİŞAHIN HÜKÜMETİ NE
Sadrazam Ferit Paşaya
Yurdun ve Ulus haklarını ve kutsal varlıklarını ayaklar altına almanızla ve padişah hazretlerinin yüksek şeref ve onurlarını kırmanız üzerine, kendini bilmezce girişimleriniz ve davranışlarınız anlaşılmıştır. Ulusun padişahımızdan başka, hiç birinize güveni kalmamıştır. Bu nedenle durum ve dileklerini ancak, Padişah’a bildirmek gereğindedirler. Kurulunuz yasaya aykırı davranışlarının ağır sonuçlarından, korkarak ulus ile padişah arasında engel oluyor. Bu yoldaki direnmeniz daha bir saat sürerse, ulus artık her türlü davranış ve eyleminde kendisini özgür sayacaktır. Ve bütün yurt, türeye aykırı kurulunuzla, kesin olarak ilgisini ve bağlantısını kesecektir. Bu, son uyarımızdır. Bundan sonra ulusun alacağı, durum burada bulanan yabancı subaylar aracılığı ile itilaf devletleri temsilcilerine de ayrıntılı olarak bildirilecektir.
Genel Kongre Kurulu
Sivas Telgraf Müdürlüğüne de gene o sırada telefonla şu buyruk verildi:
“ kongremizden seçilmiş bir kurulla, telgrafhaneye gönderilecek bir telinizin doğrudan doğruya padişahın özel kalemine çekilmesine İstanbul’ca engel olunduğu bildiriliyor. Bir saat içinde telgrafın çekilmesine izin verilmezse İstanbul’la bütün Anadolu telgraf haberleşmesini kesmek gereğinde kalacağımızı üstlerinize bildiriniz”.
Genel Kongre Kurulu / Nutuk S: 96
12 .9.1919 tarihli açıklamasında Atatürk, Ali Galip ve Kürt gurupların yakalandığını anlatır. Ve Dahiliye Nazır Adil Bey’e çektiği tel de ise çok sert konuşmuştur.
ÖNCE AÇIKLAMA
Baylar, alınan önlemler ve düzenlemeler ve özellikle gösterilen, sinirlilik ve baskı sonucu, Ali galip ve Halil beylerin kandırmaya çalıştıkları aşiretler dağılmış, umutsuz kalan, Ali Galip önce Urfa’ya, oradan Halep’e kaçmıştır. Bay Novil de, göz altına esenlikle, Elbistan üzerinden gitmiştir. Ötekilerde birer yol bulup kaçmışlardır. Bu evreleri, daha çok açıklama da bir yarar görmüyorum. Söylediklerime ek olarak, yayımlanacak olan belgelerin incelenmesinden, okunmasından bu gün ve gelecek için, uyarıcı sonuçlar çıkarılacağını umarım. (Belge: 78,79,80,81). 12.9.1919 Nutuk: S:94
BİR AY SONRA ÇEKİLEN TEL: Dahiliye Nazırı Adil Bey’e:
Ulusun Padişahına düşüncelerini bildirmesine engel oluyorsunuz. Alçaklar, cana kıyıcılar! Düşmanlarla birleşerek ulusa karşı hayınca düzenler kuruyorsunuz. Ulusun gücünü ve istencini anlamaya gücünüz yetmediğinden kuşkulanmıyorum. Ancak yurt ve ulusa karşı hayınca ve kan dökercesine girişimde bulunacağınıza inanmak istemiyordum. Aklınızı başınıza toplayın. Galip Bey ayakdaşları gibi şaşkınların bönce olan kuruntulu sözlerine kapılarak ve Bay Novil gibi ulusumuz ve yurdumuz için sakıncalı olan yabancılara vicdanınızı satarak yaptığınız alçaklığın ulusça yükseltilecek sorumluluğunu göz önünde tutunuz. Güvendiğiniz kişilerin ve gücün sonunu öğrendiğiniz zaman kendi sonunuzla karşılaştırmayı unutmayınız. 11.10.1919 Mustafa Kemal / Nutuk: S:91”
Bilgi: Bu konu Nutuk’un 81. sayfasından başlayan “Sivas Kongresini sonuçsuz bırakma girişimleri “ adı altında ALİ GALİP OLAYI olarak daha detaylı Atatürk tarafından anlatılmıştır.”(Bu yazı Rüştü Aydın’ın BOP-Büyük Ortadoğu Projesi’nin Perde Arkası adlı kitabından alınmıştır.
PKK ile bağlarının olduğunu ve bölücü terörü inkar etmeyen DEM Partisi ile Neden ülkemizde DEMlenmiş siyaset üretilir. Neden ”Kent Uzlaşısı” denir? Neden “Hizmet İttifakı” adı verilir? Neden “Türkiye İttifakı” söylemi dile getirilir…
Bu soruların yanıtlarını sadece ‘parti’ sözcüğünde aramak doğru olmaz, sadece ‘oy isteği’ olarak algı üretmekle olmaz, ‘ittifak’ kelimesine sığınmak hiç olmaz. Ülke bütünlüğünden parça isteyenlerin akıbetini Atatürk Nutuk'ta güzelce anlatmış ve bugün CHP kurmaylarının izleyeceği yol ATATÜRK’ÜN yolu olmalıydı. Maalesef DEMlenmiş bir siyasetin ancak Atatürk’ün kurduğu partiyi baraj altına itmeye doğu götürür görüşündeyim.
Evet! Sade vatandaş olarak 105 yıl önce terör estiren bölücü Kürtler ile mücadele eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk yüz beş yıl önce bölücüleri ve destekçileri olan yabancıları yok ettiğinde çok anlamlı bir söz söyler; “Güvendiğiniz kişilerin ve gücün sonunu öğrendiğiniz zaman kendi sonunuzla karşılaştırmayı unutmayınız. 11.10.1919 Mustafa Kemal”
Ne diyelim son söz Mersinli seçmende söz Türkiye seçmeninde…
Sağlıcakla Kalın!