CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ  VE DOĞRU SANILAN YANLIŞLAR

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ VE DOĞRU SANILAN YANLIŞLAR

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine yönelik olarak 16 Nisan 2017 yılındaki referandum üzerinden bugüne kadar neredeyse altı yıl geçmesine rağmen doğru bildiğimiz veya muhalefet kesiminin belki bilerek piyasaya sürdüğü yanlış yönlendirmeler o kadar fazla ki bu konuyla ilgi bir yazı kaleme almayı gerekli gördüm.

16 Nisan 2017’de referandumla kabul edilen yeni Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin 18 maddelik paket anayasanın maddeleri somut olarak ortada iken bu değişiklik üzerinden rejim değişikliği yaygarası koparılması ‘’ tek adamlık rejimi’’ veya ‘’ diktatör’’ metaforlarına, bilgi kirliliğine maruz bırakılması ile siyasetin nereden nereye evrildiğinin görülmesi bakımından önem taşımaktadır.

Öncelikle, bu yeni sisteme yönelik anayasayla muhalefetin ‘’tek adamlık rejim’’ eleştirisinin sadece safsatadan ibaret olduğunun bir dezenformasyon yani bilgi kirliliğinin aracı olduğunun bilinmesi gerekir.

Çünkü bu değişiklik bir ‘’rejim değişikliği’’ değil bir ‘’sistem değişikliğidir.’’ Çünkü rejim ve sistem birbirinden farklı şeylerdir.

Rejim; bir ülkenin sosyal, siyasal, hukuki ve iktisadi olarak örgütlendiği yönetim olgusunun bütününü ifade eder. Örneğin, ’’Cumhuriyet, Monarşi, Teokrasi veya Otokrasi’’ gibi…

Hükümet Sistemi ise; devlet içindeki kuvvetlerin dağıtım ve düzenleyişine dayanarak siyasal rejimin uygulanış biçimini veya rejime bağlı örgütlenme modelini ifade eder.

Misal parlamenter sistem, başkanlık sistemi veya yarı başkanlık sistemi gibi…

Örneğin, klasik parlamenter sistemin çıkış noktası olan İngiltere’de rejim ‘’meşruti monarşidir.’’

Klasik başkanlık sisteminin hakim olduğu ABD’de veya yarı başkanlık sisteminin uygulandığı Fransa’da rejimin ‘’Cumhuriyet’’ olması gibi.

Yeni anayasaya muhalif kesimin dillendirdiği bu paket anayasayla cumhurbaşkanının meclisi feshedebilir söyleminin ne kadar sığ olduğunu ve göz göre göre milletin akıl kapasitesiyle alay edildiğini hayret ve şaşkınlıkla izliyorum.

18 maddelik hükümet sistemi değişikliğine yönelik söylenenler karşısında bu değişikliği defaatle okumuş ve üzerinde düşünmüş biri olarak üstelik siyasetçiyim diye ortada gezip bu farklılığı ayırt edemeyenlere şaşıyorum. Örneğin siyasal mecrada çok konuşulan ve öne çıkan birkaç maddeyi ele alalım…

Öncelikle 1982 anayasanın 116/2.maddesinde ve yeni anayasa paketinin 11.maddesinde ifade edilen fesih değil seçimin yenilenmesidir.

Fesih, karar verildiği andan itibaren meclisin yasama görevinin sona ermesini ifade eder.

Seçimlerin yenilenmesi ise seçime kadar meclisin devamını içerir. Misal, eski sisteme göre Cumhurbaşkanı meclisi feshetmiş olması durumunda karar anından itibaren meclisin yasama işlevi son bulur ve seçime kadar yasama faaliyetinde bulunamazdı.

Oysa yeni sisteme göre ifade edilmek istenen seçimlerin yenilenmesi olduğu için meclis yasama faaliyetine seçim tarihine kadar devam edecektir.

Cumhurbaşkanın yeni sistemde adaylık konusuna gelince…

Cumhurbaşkanı birinci döneminde karar alırsa ikinci döneminde yeniden aday olabilir. Ancak ikinci döneminde seçim kararı alırsa 3.kez aday olamaz. Ancak cumhurbaşkanının 2.döneminde ‘’meclisin bizatihi kendisi 3/5 çoğunlukla (360) seçim kararı alması’’ durumunda 3.kez aday olabilecektir.

Meclisin denetim yetkisinin ortadan kalktığı söyleniyor.

Parlamenter sistemde en önemli denetim aracı gensoruydu. Millet adına meclis, gensoruyla hükümeti denetliyordu. Eski sistemde milletvekilleri aracılığı ile denetlenen hükümeti, yeni sistemde halk, milletvekillerini aracı etmeden ‘’doğrudan sandıkla’’ denetlemenin yolunu açmış gerekirse sandığa gömme refleksine fırsat tanımıştır.

Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğuna gelince…

Eski sistemde Cumhurbaşkanının ‘’vatana ihanet’’ dışında sorumluluğu yoktu. Örneğin siyasal sorumluluk gibi…

Vatana ihanet sorumluluğunda ise Cumhurbaşkanı 413 vekilin kararıyla yüce divana gönderilmekle birlikte bu sorumluluk 5237 sayılı TCK’da düzenlenmediği için cumhurbaşkanı hiçbir şekilde vatana ihanette dahil yaptığı işlerden 5237 TCK’ya göre yargılanamamaktaydı.

Oysa yeni sistemde anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu meclis soruşturması ile güncellenmiş olup, salt çoğunlukla meclis soruşturması istenebileceği meclisin 3/5 ile karar verilebileceği ve 2/3 yani (400 oy ) ile yüce divan sıfatıyla anayasa mahkemesine gönderilebileceği düzenlenmiştir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken eski 1982 anayasasıyla Cumhurbaşkanı 413 milletvekili ile yüce divana giderken, yeni anayasa ile bu yeni sistemle 400”e inmektedir. O zaman bilinmesi gereken yeni anayasal sistem, daha güçlü biçimde meclisin yürütmenin cezai denetimini yani Cumhurbaşkanının yargılanmasını savunmaktadır. Bu hükümet sisteminde eski parlamenter sistemde olmayan bu yargılamanın 5237 TCK’ya girmesidir.

Dolayısıyla bu yeni sistem eski parlamenter sistemle kıyaslandığında Cumhurbaşkanının denetim ve yargılanmasını kolaylaştırırken muhalefetin Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile ilgili asılsız iddialarını çürütmektedir.