BÜYÜK VİZYON BÜYÜK DÖNÜŞÜM

BÜYÜK VİZYON BÜYÜK DÖNÜŞÜM

İki önemli potansiyel…

Akıl ve kabiliyet…

Yok mu bunlar bizde?

Fazlasıyla var…

Ancak ortaya çıkartabilmek, sondajlamak gerekiyor.

Maalesef şimdiye kadar kendimizin farkında olamadık. Birileri, bize ait bir öykünün de var olduğunu hep sakladığı gibi var olabileceğini hiç hatırlatmadı.

Artık uyandık...

Artık bu ülke kendi gerçek değerlerinden kendi geleceğini belirleyecek dehalar çıkarmak zorunda… Buna bir an önce başlamalı zeki ve yetenekli beyinleri kendi bünyesinde harmanlayarak rekabete hazırlamalı, evrenin durdurulması imkânsız dönüşümüne ülke adına bir şeyler katmalıdır.

Artık bazı şeyleri değiştirmenin ve dönüştürmenin zamanı geldi de geçiyor bile…

Nasıl denizden çıkarılıp işlenmeyen inci mücevher piyasasında rekabetin parçası olamıyorsa ortaya çıkarılamayan ve işlenmeyen bir dehada ulusal ve uluslar arası rekabetimizin bir parçası olamaz.

Ülke olarak başkalarına bakarak hep umsunduk...

Var olan yetenek ve potansiyelimizi hep küçümsedik. Bizden bir şey olmaz dedik. Kendimize hiçbir zaman inanmadık.

Vizyon ve dönüşümü başka milletlere bahşedilen bir beşeri fıtrat olarak algıladık veya öyle algılamamız gerektiği söylendi.

Bir şeyler yapmaya kalktığımızda durduk yere icat çıkarma diye uyarıldık. Böyle düşünenleri çevremizden soyutladık.

Belki imkansızlıktan belki ufuk körlüğünden…

Durduk yere icat çıkarmanın içimizdeki kabiliyet ve potansiyelin dışa vurumu olduğunu anlayamadık.

Bu gün bunları aşmış bir kuşağa öylesine muhtacız ki…

Bu gün beşeri geleceğimiz ve sermayemiz işte inci değerindeki bu çocukları bulup çıkarmak…

Daha iyi bir gelecek için her kademede ülkenin hizmetine hazırlamak!

Bu gün eğitim sektörünün gerek özel gerekse devlet formlu çaba bu istikamete yoğunlaşması artık zaruret…

Gelecek bu üstün kabiliyetli yetişmiş çocuklara dönük çabalarla şekillenecek...

Bu gün gençleri hayata nasıl hazırladığınız, gelecekte nasıl bir ülke hayal ettiğinizin de ip uçlarını verir.

Onun içindir ki; bir coğrafya ortalama fiziksel özellikler dışında yaklaşık her toplumda, %2-3 oranda zeki ve yeteneklilerden oluşur. Oluşur oluşmasına da fakat o toplumun kaderini, bu %2-3'ye nasıl davrandığımız ne kadar inandığımız belirler.
Eğer onları alıp kabiliyetleri ölçüsünde bir yerlere monte ederseniz yani "devlet başa" derseniz, bir cihan devleti kurarsınız.

Yok eğer onlara "kuzgun leşe" derseniz elinizdeki en güçlü değeri, yerinde ve yeterince kullanmamış olur, başkalarının emrine amade ileri karakolu vazifesi gören devlet formuna dönüştürürsünüz.
Dedim ya üstün akıl ve kabiliyet önemli bir kazanımdır ve yaradılışın armağanıdır. Ancak bunun farkına varabilmek ve kullanabilmek daha ayrı bir şeydir.

Tarihimize baktığımızda devletimiz yetenekli ve akıllı dehaların devlete kazandırılmalarıyla ayakta durmuş ve büyümüştür.

İstanbul’u bir çok millet fethetmek istedi. Ama Fatih’e nasip oldu. Fatih akıllı ve bir o kadar yetenekliydi. İyi yetiştirildi. Doğu ve batı ilimlerini iyi tahsil etti. Akıl, bilgi ve yetenekle birleşince İstanbul kendiliğinden düştü.

Tıpkı tarihimizde olduğu gibi bu günde en zeki ve en kabiliyetlilerimize çok fazla ihtiyaç duyuyoruz.
Bunlar bizde aslında sanıldığının aksine son derece yüksek!..

Bugün neredeyse bir çok teknolojik ürünü kendi kıymetlerimizi istihdam ederek üretiyoruz… Üretmekle kalmıyoruz katma değeri yüksek bu teknolojiyi Avrupa’sından Asya’sına bir çok ülkeye transfer ediyoruz.

Artık üçüncü kuşak daha şanslı… Çünkü onları organize edip istikamet belirleyen vizyonu ile büyük dönüşüm için önünü açacak bu gün bir kuşak var artık…

İşte bu hasletlerimiz sahip olduğumuz akıl ve kabiliyet ile bütünleşti mi işte o zaman görün 21.yy.ın Türk Çağı olabilmesi için Türk beyinlerin daha neler yapabileceğini…

YORUM EKLE