Bir yılı geçti…

 

Koronavirüs salgını başlayalı bir yılı geçti. Bir yıl içerisinde azaldı tekrar çoğaldı, bitti bitecek derken sonbaharda yeniden arttı, bugünlerde ise halk tabiri ile ‘ayyuka’ çıktı. Yani pik üstüne pik yapıyor.  Tabi salgının artmasının nedenini de, suçlusunu da arayanlar olacak.

Ülkemizin siyasi partileri içerisinde hükümet dışında kalanlar ana muhalefet ve diğer muhalefet partileri diye anılırlar.

Muhalefet edenlerin doğası gereği,  salgının artmasından, ölümlerin sayısının yükselmesinden sorumlu ararlarken hükümete seslenmekten de geri kalmıyorlar. Tedbirler yetersiz, salgın politikası iyi yönetilmedi, bilim kurulları ne yapıyor gibisinden eleştirileri oluyor. Ben bu eleştiri konusunu gündemime almayacağım. Zaten herkes üzerine düşeni tam yapsak hiçbir sorun olmaz derler… Yani Temizlik Maske Mesafeye herkes uymuş olsaydı sorun olmazdı demek istedim.

Sosyal bir insan olarak, gazeteci gözüyle yaptığım gözlemlerime dayanarak anlatıyorum. 2020 yılı Mart ayından itibaren bilim kurulu önerileri doğrultusunda karar alan hükümet sürekli insanlara temiz olmasını, insanlarla arasına mesafe koymasını ve maske takmasını öneriyor. Peki 81 milyonun kaçı bu kurallara uyuyor. Muhalefetin bu sorunun yanıtını araştırmasını istiyorum. Ve soruyorum: Hükümet Çin hükümetinin yaptığı gibi insanların kapısına kaynak yapıp dışarı çıkmasını engellese ne derdiniz acaba?

Bence demokrat bir ülkede bu olmaz.

Türk Milleti’ne güveniyoruz ama hala maskeyi burnunun altına takan, çenesinde ve kolunda gezdiren, binaların depolarında, yüksek dairelerde kumar partileri, eğlence partileri, doğum günü partileri yapanlara ne demeli… Bir de Suriyeliler ayrıcalığı varmış gibi, yasakların olduğu saatlerde sokaklarda çok Suriyeli vatandaş geziyor, evlerde kalabalık oluşturuyorlar. Maske mesafe ve temizliğe pek dikkat etmiyorlar. Bunların toplumdaki sayısı kaç acaba… İç işleri bakanlığı bunları yapanlara ceza vermek yerine salgın bitene kadar hapse atsa ne dersiniz acaba? Tabi ki bu uygulama çözüm değildir.

Siyasi partiler ve STK’lar toplantı yasaklarına uysalar da pandemi tedbirleri alınarak mecburi toplantılar yapmak zorunda kalıyorlar. Belediyeler kültürel etkinlikleri tedbir alarak yapıyorlar.

Yetkililer: Parklara ve açık alanlara çıkmayın diyor. Vatandaş ise; ‘karım evden kovdu’  diye bahane üretiyorlar, ‘Hala salgına inanmıyorum, aşıda olmayacağım’ diyenler çıkıyor, Bu insanların maalesef toplumun çok büyük bir kısmını oluşturuyor. Bunlar azalmadıkça salgının duracağı da elbette olmaz.

Toplum salgının ciddiyetini anlayana kadar bu virüs bulaşmasını sürdürecektir. Hatta varyant, mutant, değişim gibi isimler alarak daha da hızlı bulaşarak artmasını sürdürecek görüşündeyim. Bundan kurtuluşun reçetesi, temizlik, maske ve mesafedir. Birkaç hafta evde kalın, kimseye gitmeyin kimseyi yanınıza davet etmeyin. Buna; Siyasi partiler, STK’lar, belediyeler kurum ve kuruluşların temsilcileri ve üyeleri dâhil… Hepsi kendi kısıtlamasını yapmalı salgında azalmalı… Bunun adına kapanma mı dersiniz, toplum bunu istedi mi dersiniz bilmem ama herkes iki hafta evden dışarı çıkmasın.

Netice olarak, pandeminin artmasını ve ölümlerin sayısının yükselmesi için sorumlu aranmasın. Dünyanın sorunu olan koronavirüs salgınında sorumluk insanlardadır.

Tedbir: Temizlik, Maske ve mesafedir.

Sağlıcakla kalın! Mutlu kalın!

 

YORUM EKLE