BEN  KEMAL! GİDİYORUM…

Bugün muhalefet perspektifinden genel siyaset zemininde ciddi bir siyasal liderlik sorunu yaşanıyor. Lider sorunu derken kastettiğim Cumhurbaşkanı Erdoğan önderliğindeki iktidar partisinin karşısında muhalefet olarak siyaseti dönüştürecek politikalar üretecek bunu yaparken dönüşümün ateşleyicisi olabilecek bir lider profilinden bahsediyorum. Şunun bilinmesi önemlidir ‘’Siyaseti fonksiyonel hale getiren liderlerdir.’’

Seçmen davranışı, siyaset psikolojisinde önemli bir yer tutarken bunu bütünleyen bazan ekonomik sebepler bazanda ideolojik, güvenlik, etnik sebeplerdir. Ancak siyasete can suyu veren uğrunda fedakârlık yapılabilecek zemin ise ancak lider potansiyeli ile örülür ve arkasından yürünerek mesafe alınabilir.

İç siyasette Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güçlü ve karizmatik kişiliği karşısında sönük ve aciz kalan siyasal liderlerin yetersizlikleri olabilir ancak asıl olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dirençli, dirayetli, ilkeli, yalan siyasetine mesafeli kişiliği ile siyasete her zaman bir irtifa kazandırmasından kaynaklanan seviye üstünlüğüdür.

Misal her düşme eşiğinde tekrar ayağa kalkma azmi, siyasetteki ustalığı, hitabetinde ikna retoriğini iyi kullanma potansiyeli ve söylediklerindeki samimiyeti, gittikçe daha da güçlenen vizyonel duruşu karşısında muhalefetin düşük profilli siyasal öncülerinin liderlik perspektifindeki konumlarının her seçimdeki mağlubiyetle hep dahada aşağıya çekiliyor olması beraberinde ‘’gerçek bir lidersizlik’’ faktörünü belirginleştirirken, zamanla bu durumu dahada müzmin hale getirmektedir. Elbette kolay olmasa gerek Sayın Erdoğan gibi bir lider karşısında politika üretmek…

Muhalefet liderlerindeki bu donanımsal yetersizlik, bilgi ve donanım eksikliği muhalefetin hedef topluma dönük yalan, yanlış ve eksik bilgilerle bir nevi ‘’ enformatik cehalet’’ ini ortaya koyarken sürekli çarpıtma ve yalan üzerinden dayatılan bu durum sürekli hata ve gaf yapmaya neden olurken maalesef Sayın Kılıçdaroğlu gibi düşük profilli liderler karakterine kapı aralamaktadır.

Ayrıca liderlerdeki bu gibi donanımsal yetersizlikler başka argüman bulamayan bu tip lider profilindeki kişiler için çıkar yol olarak ‘’ diktatör’’ veya ‘’ tek adam’’ metaforu gibi altı üstü boş argümanlarla ‘’siyasal hamasete’’ götürürken bu tür sığ politikalar lider olma yolunda halkla uzun soluklu bir birliktelik ciddi bir muhabbet üretmediği gibi lider-seçmen ilişkisinde uzun vadeli bir fedakârlık birlikteliği oluşturamaz. Liderlerin boyu, posu gibi fiziksel özellikleri veya hitabeti bir yere kadardır. Bir yerden sonra seçmen liderle gönül bağı kurmak ister. Ancak bu birdenbire olmaz. İyi kötü belli şeyleri yaşamak belli şeyleri paylaşmakla olur tüm bunlar. Bir zaman sonra bu durum seçmen tarafından sahiplenildiğinde zaten yürünecek yolda birçok şey bağlılık zeminine oturmuş demektir. Tüm bunlar bugünden yarına hemen olacak şeyler değildir. Böyle bir seçmen tipoloji inşa etmek uzun soluklu bir iştir ve bir emek ciddi bir fedakârlık gerektirir.

Örneğin ulusal medyada veya sosyal mecrada genel başkanlara lider rolü yapıştırma ve etiketlemesi çabası veya olmayan birine lider profili yükleme iştahı onu lider yapmaz. Bu gibi kaygan referanslar yapsa yapsa bu sözde lider profillerine yapay zeminde bolca şakşakçı tayfası üretir.

Bugün tamda muhalefetin adayı Sayın Kılıçdaroğlu’na sosyal mecrada veya ana muhalefet basın yayın organlarında yüklenmek istenen rol veya etiketleme veya lider profili yükleme çabasının gayesi de tamda buna denk gelmektedir.

Siyasette toplum mühendisliği üzerinden siyasal metaforlar üreterek ‘’ tek adam rejimi’’ gibi söylemlerden medet umarak algı mühendisliğine soyunma veya Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan ve ailesi için ‘’ Kaçacaklar’’ veya ‘’ yargılanacaklar’’ gibi ipe sapa gelmez argümanlarla millete ayar verme gayreti işte bu siyaset bilmezliğin, bu enformatik cehaletin bir sonucudur.

Siyasette başa güreşmek için iç tırpan da dahil her kuralı bilmek ona göre meydana çıkmak rakibe meydan okumak gerekir. Bu meziyetlerin yoksa güreşte olduğu gibi siyasette de girdiğin her seçimi kaybedersin Sayın Muharrem İnce’nin tabiriyle: ‘’ Çıkmışsın yenmiş, çıkmışsın yenmiş, yenmişte yenmiş’’ aşağılanması kaçınılmaz olur.

Aslında söyleyecek çok da fazla bir şey yok Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı için. Ne yaparsan yap nasıl parlatmaya çalışırsan çalış büyüklerimizin ifade ettiği gibi ‘’sokma akıl, yedi adım gider.’’ Sekizinci adım böyle boş lider profilleri için bitiş çizgisidir. Ancak şu hakkı teslim etmek gerekiyor. 15 seçimdir hala yerindeyse ve yerini koruyor ise meydanlarda değil ancak parti örgütünün delege oligarşik yapısı ile kendi konumunu muhafaza etmekte oldukça mahir olduğu gerçeğini teslim etmek gerekiyor.

28 Mayıs 2023 seçim sonuçları muhalefette özellikle ana muhalefette çok şeylere kapı aralayacak. Bunca zaman oligarşik yapılanmanın getirdiği dirençle pozisyonunu korumuş Sayın Kılıçdaroğlu 29 Mayıs’tan sonra gelişecek dip dalganın oluşturduğu Tsunamiden kendini koruyabilecek mi bunu bilemiyorum. Emin olduğum tek şey Kılıçdaroğlu dahil Akşener ve tüm genel başkanların genel başkanlık pozisyonlarında bir sorgulamaya gidileceği yönünde. Belki 2024 yerel seçimlerinden önce belki de bu seçimlerin atlatılmasından sonra muhalefet cenahında olağanüstü kongreler dönemi başlayacak. Birçok genel başkan ve etrafındakiler yerlerini yeni liderlere ve kurmay ekiplerine bırakacak.

Sayın Erdoğan ise milletinin bahşettiği 28 Mayıs seçim sonuçları ile ‘’ Türkiye Yüzyılı’’ vizyonunun olimpiyat meşalesini yakarken ‘’ Ben Kemal! Geliyorum…’’ mottosuyla siyasette son kozunu oynayan Kemal Kılıçdaroğlu CHP eski müzmin genel başkanları köşesindeki fotoğraf albümünde yerini alırken bundan sonra söyleyeceği tek şey şu olacak... ‘’ Ben Kemal! Gidiyorum.’’