Yabancılığını yitirmiş bir memleket gibiydi edaları. Güvençli ve mahmur bakardı çoğu kez insanların yüzüne. Fırtına koparırcasına ağlatırdı tüm yanılgıları. Peşinden koşmayı arzu edenlere işkence iniltileri arasında keyif sunardı. Kalabalıkların çekilmesini beklerdi hep. Geceleri uyandıran haykırışlarıyla bağırır, uyandırıverirdi bütün bedenleri. Ayrı Ama Aynı Bedenini esaretin zincirlerine bağlamış, ruhunu sınırsız umutlara bezemiş bir yürek gibi çekerdi bütün sancıları. Sancıların çekilmezliğinde kaybolurdu çoğu zaman. Kaybolduğu mavzerlerde bir tebessüm arardı. Belki sıcak bir yemek, belki sıcak bir şefkat dilerdi hep Yaradan’ından. Çekilmesi güç ve çetin zamanları aşmak için mücadele ederdi hep. Bir gün olsun isyan etmemişti hayata. Bir gün olsun şükrü eksik etmemişti. Ama insanların bu çirkefliğine isyan ediyordu hep. Bu kadar hayvani duygulara nasıl sahip olduklarına akıl sır erdiremezdi bir türlü. Sahip olmak ille de tapulandırmak değildi fikrine göre. Sahip olduğu çok fazla manevi değerler vardı. Maneviyatın serveti maddiyatın hisselerinden daha büyüktü onun için. Maddi hiçbir varlığın onun için değeri yoktu. Manevi hisseleri ruhunu besler, sonsuzluğun perdesinde sınırsız bir yolculuğa çıkarırdı. Düşüncelere dalar, hayal ettikleriyle mutlu olurdu. Hayattan bir beklentisi var mıydı, bir çıkar yol bulabilir miydi? Her şeyden önemlisi artık mücadele edecek bir amacı var mıydı? Onu kestiremiyordu. Düşündükçe düşlerin içinde boğuluyor, kalabalıkların arasında kayboluyordu. Evet bir hayali vardı. Hala ömrünün kalan yıllarını az da olsa adayabileceği bir amacı vardı. Yaşamak için yaşamak ona göre değildi. Ölümün kapılarına ramak da kalsa, o saliseler içinde bir şeyler peşinde olmalıydı. Sonunu düşünmediği ya da umut etmediği hiçbir yola girmezdi. Sonuçları iyi de kötü de olsa bir sonucu olmalıydı her işin. Sonunda yarım bırakıldığını hissettiği an geri dönerdi olduğu yerden. Bir tek o değildi bu düşüncelere sahip olan. Onun gibi niceleri vardı. Nice umutlarla yola çıkıp yarım bırakılanlar, sorunsuz duygularla yarı yolda kalanlar, hayattan alamadıklarında dahi hayatın aldıklarına isyan etmeyenler ve asla benliğinden dönmeyen niceleri vardı. Neydi amaçları? Kimin için uğraşıyorlardı? Neyin peşindeydiler ve ne için yaşıyorlardı? Hepsinin bir cevabı vardı ve hepsinin de cevabı aynıydı elbette ki… “Vatan Sağ olsun”