ARINMA ve RUHLARI TEMİZLEME AYI

Her yıl özlemle beklediğimiz yeni bir Ramazan ayına daha giriyoruz. Yılda bir defa da olsa, ister ibadet için, ister sağlık için, isterse nefsimizi terbiye için, isterseniz de maneviyatınızı güçlendirmek için bu ayı dört gözle bekliyoruz.

ARINMA ve RUHLARI TEMİZLEME AYI

 

Her yıl özlemle beklediğimiz yeni bir Ramazan ayına daha giriyoruz. Yılda bir defa da olsa, ister ibadet için, ister sağlık için, isterse nefsimizi terbiye için, isterseniz de maneviyatınızı güçlendirmek için bu ayı dört gözle bekliyoruz.

“Gün boyu süren sabrın, bir lokmada huzura dönüşmesidir iftar.”

Bütün planlarımızı iftar saatine göre ayarlamaya çalışıyoruz. Aç kalmanın, paylaşmanın ve şükür etmenin en güzel hallerini yaşatıyor bu ay bize…

Ruhlarımız arınıyor, kalbimiz yumuşuyor…

Biz eskiden çok daha güzel karşılardık bu ayı demek istemiyorum, lakin durum tam da böyle maalesef.

İster ibadet için oruç tutun, isterseniz aralıklı oruç tutun tutunda bunun adını siz koyun.

Arkamıza dönüp baktığımızda o kadar acımasız olmuşuz ki, her şeyi hemen tüketir hale gelmişiz. Yemeği, sevgiyi, hoşgörüyü, hayatı tüketiyoruz.

Küçüklüğümde evde tavuk piştiğinde, düdüklüye koyduğumuz tavuğun pişmesi için uzun bir süre beklerdik. Bu bekleyiş o tavuktan alacağımız hazzı artırırdı. Bekleme esnasında evi saran tavuk kokusu bize sabretmenin verdiği bir ödüldü.  

Şimdi yemek için bekleme süresi yok. Ya Getir yemek diyorsunuz ya da içeriğini duymak istemiyeceğiniz paket ürünleri alıp 5 dakikada hazır hale getiriyorsunuz.

Haz duygumuzu giderek yitiriyoruz.

Yeni okuduğum Karaismailoğlu kardeşlerin “Kalk bi dopamin demle” kitabında öyle güzel anlatmış ki bu tüketmeyi, “lütfen aceleye gerek yok hazzınızı bırakın demlensin” demiş.

Herşeye çok kolay ulaştığımız için bize verdiği mutlulukta gelip geçici oluyor. Terfi alıyorsunuz hemen eğlence ile kutlayalım diyor ve asıl mutluluk kaynağınızın tadını çıkarmadan yerine yenisini koyuyorsunuz.

Sabır yok oldu.

İşe giriyorsunuz, yeni gelen iş teklifi 3 kuruş daha iyi diye veda bile etmeden hop yeni işe gidiyorsunuz.

Aidiyet duygumuz yok oldu.

Karnımız gurulduyor hemen bir abur cubur alıp ağzımıza atıveriyoruz. Bir dinle bedenini, vücudunla iletişime geç. Çevreni gözlemle. Sabrettiğin için kendine teşekkür et. Etrafındaki insanlarla empati kur.

Bütün bu duygularımızı kendi ellerimizle yok edip, adını yine kendimizin koyduğu Tükenmişlik Sendromu yaşıyoruz.

Her Ramazan ayı yeniden bir başlangıç ayıdır. Ne dersiniz? Biraz aç kalıp vücutlarımızı dinlendirmeye, ya da aç gezen insanlara kulak vermeye.

Bu güzel ay hepimize yeni bir başlangıç olsun… Mutluluğumuzu doya doya yaşama ayı olsun.